“İktidarı yeni tanımayan ama politik atmosferin getirileriyle ilk 1 Mayıs’ına gidecek birçok sıra arkadaşımızın olduğunu biliyoruz. Günlerdir alanlarda ilk defa eylemlere katılan bir kuşak, bir yandan direnip diğer yandan politikleşerek mücadelenin öznesi oluyor, öğreniyor ve öğretiyor. Sürecin getirdiği belirsizlik 1 Mayıs’ı herkesin gözünde ulaşılacak bir anıta dönüştürdü”
“Kampüslerden meydanlara: İsyan, gençlik ve 1 Mayıs” başlıklı dosyamızın sıradaki söyleşisi Öğrenci Dayanışması’yla.
Öğrenci Dayanışması, 19 Mart’ta üniversite gençliğinin barikatları aşarak başlattığı hareketi Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesinin ötesinde yargı eliyle yapılmaya çalışılan darbe girişimi olarak değerlendirdi.
Öğrenci Dayanışması,19 Mart’ta Beyazıt’ta barikatların aşılmasıyla yıllardır üniversiteleri kuşatan baskı duvarının da yıkıldığını vurguladı.
Öğrenci Dayanışması, gençlik örgütlerinin özgün rolünü, kendi eylem pratiklerini alanlara dökmek olduğuna dikkat çekerek mücadeleyi antifaşist çizgiden ayırmamak ve alanlarda cinsiyetçi ve ırkçı küfürlere, dövizlere yer tanımamak olarak ifade etti.
“Boykotun, üretimin ve tüketimin gücünü gören gençlik, sokaklarda ‘İşçi öğrenci el ele genel greve’ sesini yükseltti” ifadelerini kullanan Öğrenci Dayanışması, 2025 1 Mayıs’ına önceki yıllardan çok daha kalabalık ve gençliğin işçi sınıfı ile kaderinin ortak bir yazgı üzerinden gelişeceğini bilerek katılacağını belirtti.
Sendika.Org’un soruları ve Öğrenci Dayanışması’nın yanıtları:
19 Mart’ta üniversite gençliğinin barikatları yıkmasıyla başlayan hareketi ve gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edilmesine karşı Beyazıt’ta buluşuldu ve üniversiteliler ertesi sabah yapılan gözaltılara tepkiyi daha üst bir noktaya taşıdı; diploma iptalinin ötesinde yargı eliyle yapılmaya çalışılan bu darbe girişimine karşı kimse kayıtsız kalamadı. Bu kitlesel eylemler, var olan duruma hızlı tepki verme kabiliyeti ile Beyazıt’tan ateşi fitillemiş oldu. Uzun zamandır baskılanmış ve hareket kabiliyeti zayıf olan üniversite gençliğinin irade gaspına karşı öfkeli bir şekilde direnmesi ve barikatları aşmasıyla yıllardır üniversitelerimizde bizi kuşatan baskı duvarını da yıkmış olduk. Aynı zamanda Beyazıt’taki barikatın aşılması yalnızca üniversitelerdeki baskı duvarlarının değil, yıllardır kurumsallaşan faşizmle birlikte inşa edilen korku barikatının yıkılmasının ve tüm ülkeye dalga dalga umut ve cesaret yayılmasının da önünü açmış oldu. Ardından üniversite öğrencilerinin Saraçhane’ye yürümesi eylemlerde öğrencilerin nasıl yol açıcı olduğunu gösterdi.
Mevcut durumda okullarda yaptığımız boykotlar ve kurduğumuz dayanışma masaları, yandaş işletmelerin kapısına kilit vurulmasına neden oldu ve tüketimden gelen gücün hayatı durdurma eğilimi kendini gösterdi.
Gençliğin sokak iradesi, yapılan gözaltılar, ev baskınları, tutuklamalar ve işkencelere rağmen kırılmadı. Öğrenciler uzun yürüyüş rotaları ile İstanbul’un birçok yerinde kitlesel eylemler düzenledi. Bayram tatilinin araya girmesi ile sönümlenir mi diye düşünülen öğrenci isyanı kaldığı yerden mücadeleyi farklı alan ve biçimlerde sürdürüyor.
Bu süreçte gençlik örgütlerinin özgün rolü ne olabilir?
Gençlik örgütlerinin özgün rolü, kendi eylem pratiğini alanlara dökmektir. Mücadeleyi antifaşist bir çizgiden ayırmamak, alanlarda cinsiyetçi ve ırkçı küfürlere, dövizlere yer tanımamaktır. Bu tarihsel rol, 68 kuşağından aldığımız kültürü sokaklarda estirmektir. Yıllardır üniversitelerimizde yaşadığımız depolitizasyonun nasıl bir günde kırıldığını gördük. Sürecin bizlere getirdiği, temas edebildiğimiz her sıra arkadaşımızın hayatına dokunmaktır.
Bizi yoksullaştıranları, geleceksiz bırakanları, tutsak edenleri, hayatlarımızı çalanları, mücadelemizin odağını her gün yeniden belirleme gerekliliğini görüyoruz.
Rolümüz; müziklerimizle, pankartlarımızla, sloganlarımızla alanları dönüştürmek; yaşamı yeniden örgütlemek, mücadeleyi ve dayanışmayı amfilerden sokaklara dökmektir.
2025 1 Mayıs’ına gençlik nasıl katılacak, değerlendirmeniz nedir?
Yıllardır meydanları halka yasaklayan iktidara karşı öğrenciler barikatları aştı. Günler süren protestolar gerçekleştirdi. Aynı iktidar sıra arkadaşlarımızı gözaltılar, ev hapisleri ve tutuklamalarla yıldırmaya çalıştı. İktidarı yeni tanımayan ama politik atmosferin getirileriyle ilk 1 Mayıs’ına gidecek birçok sıra arkadaşımızın olduğunu biliyoruz. Günlerdir alanlarda ilk defa eylemlere katılan bir kuşak, bir yandan direnip diğer yandan politikleşerek mücadelenin öznesi oluyor, öğreniyor ve öğretiyor. Sürecin getirdiği belirsizlik 1 Mayıs’ı herkesin gözünde ulaşılacak bir anıta dönüştürdü.
Boykotun, üretimden ve tüketimden gelen gücünün farkına varan gençlik, sokaklarda “İşçi-öğrenci el ele, genel greve” sesini yükseltti ve üniversite gençliği bu yıl 1 Mayıs’a önceki yıllardan çok daha kalabalık ve işçi sınıfı ile kaderinin ortak bir yazgı üzerinden gelişeceğini bilerek katılacak.
Sendika.Org