FRENAPO deneyimi, Arjantin’de neoliberalizme karşı verilen mücadelenin en yüksek noktalarından biri olmuştur. Hâkim neoliberal ekonomik çerçevenin sonuçlarına karşı mücadele etmek için geniş bir mutabakat oluşturmanın mümkün olduğunu göstermiştir. Özellikle yoksulluk ve aşırı yoksulluk düzeylerinin kabul edilemez olduğunu dillendirenlerin sesi olmuştur
Bu makale, Arjantin’deki sendikalar, insan hakları örgütleri ve diğer toplumsal hareketler tarafından, yoksulluğu ve aşırı yoksulluğu ortadan kaldıracak önlemleri uygulaması için hükümeti harekete geçirmek amacıyla, 1990’ların sonlarında geliştirilen bir kampanyayı anlatmaktadır. Kampanyanın sonraki yıllardaki sonuçlarına da değinilerek, yalnızca doğrudan etkisi değil, aynı zamanda orta vadedeki dolaylı sonuçları ve özellikle de 2003’ten bu yana yeni merkez-sol hükümet tarafından uygulanan sosyal politikalarla ilgili kamuoyu tartışmaları üzerindeki etkileri vurgulanmaktadır. FRENAPO (Yoksulluğa Karşı Ulusal Cephe) olarak bilinen bu kampanya, ülkeyi 2001 yılı sonunda tarihinin en büyük krizine sürüklemiş olan neoliberal makroekonomik politikaların uygulanması bağlamında yürütülmüştür. Kampanya bileşenleri, işsizler (temel gelir yardımı ve mesleki eğitim planı) ile çocuklar ve yaşlılara (her ikisi için de temel gelir desteği) yönelik bir dizi ekonomik ve sosyal talepte bulunmuştur. Bu talepler, Aralık 2001’de ülke genelinde düzenlenen referandumda üç milyondan fazla kişi tarafından desteklenmiş; fakat parlamento tarafından dikkate alınmamıştır. FRENAPO’yu destekleyen ittifak sonunda dağılmış olsa da kampanya, yoksulluk ve aşırı yoksullukla ne şekilde başa çıkılacağı konusunda kamuoyundaki tartışmaları etkileme hedefinde başarılı olmuştur. Yeni merkez-sol hükümet tarafından 2003’ten bu yana uygulanan ve özellikle çocuklar ile yaşlılara gelir sağlamayı amaçlayan çeşitli önlemler, bu tartışmalardan esinlenmiştir. Bu makale, kampanyanın içinde bulunduğu bağlamı analiz ederek; somut hedeflerini, çıkış noktasını ve bileşenlerini tanımlamakta ve hedeflerine ulaşmak için ne şekilde güç topladığını anlatmaktadır. Son olarak, FRENAPO’nun hem kısa hem de uzun vadedeki temel sonuçlarına değinmekte ve gelecekte yürütülecek mücadeleler için alınması gereken derslere vurgu yapmaktadır.
Eğer bugün Bugün ‘Asignación Universal por Hijo’ (Geniş Kapsamlı Çocuk Ödeneği), ‘Plan Jefes y Jefas de Familia’ (İşsiz Hane Reisleri Programı) ve ‘Seguro para la vejez’ (Yaşlılık Sigortası) gibi kavramlar kulağa tanıdık geliyorsa, bunun sebebi, diğer bütün sebeplerin yanında, on yıl önce Arjantin İşçi Sendikası’nın siyasi bir karar alarak; ülkemizdeki hane yoksulluğunun ortadan kaldırılması için büyük bir mitingin (Marcha Grande) örgütlenmesine girişmesidir (Del Frade, 2010).
Bu makalede, Arjantin’de bir dizi toplumsal örgütlülük tarafından 1990’ların sonlarında öne sürülen ve geliştirilen bir kampanya analiz edilmektedir. Yoksulluğa Karşı Ulusal Cephe’nin (FRENAPO) asıl amacı, yoksulluğu ve aşırı yoksulluğu ortadan kaldıracak önlemler alması için hükümete baskı yapmaktı. Makale ayrıca, kampanyanın sadece doğrudan etkilerine değil, aynı zamanda dolaylı orta vadeli sonuçlarına da odaklanarak, özellikle 2003’ten bu yana kamuoyundaki tartışmaların yeni merkez-sol hükümetin sosyal politikalarıyla ilişkilisini ele alıp; takip eden yıllardaki sonuçları ve etkileri üzerinde durmaktadır.
Arjantin ekonomisi 1990’lı yıllarda neoliberal bir yönelime sahipti. Arjantin hükümeti, diğer önlemlerin yanı sıra, özellikle kamuya ait işletmelerin özelleştirilmesi, uluslararası serbest piyasa yönelimi ve ekonominin birçok sektörünün kuralsızlaştırılması gibi unsurları içeren yapısal bir uyum programı uyguladı. Bu makroekonomik çerçevenin sonuçları Arjantin işçi sınıfı için yıkıcı oldu. Birkaç yıl içinde işsizlik oranı %18’e çıktı (bu rakam 1980’lerde ortalama %6 idi) ve yoksulluk ve aşırı yoksulluk seviyeleri ülke tarihindeki -en azından yirminci yüzyılın ikinci yarısında- en yüksek seviyeye ulaştı.[2]
Bu politikalara karşı direnişin başını sendikalar ve işsiz işçi hareketleri çekiyordu; fakat hareket, aynı zamanda, köylü ve yerli halkların örgütleri ile insan hakları örgütleri, siyasi partiler ve sanatçılar gibi diğer grupları da içeriyordu. Bu örgütler yoksulluk ve aşırı yoksullukla mücadele için çeşitli önlemler önerdiler ve bunlardan bazıları Yoksulluğa Karşı Ulusal Cephe olarak bilinen kampanyanın ana çekirdeğini oluşturdu. Kampanya, işgücü piyasasının yoksulluk ve aşırı yoksullukla başa çıkma konusunda yetersiz kalacağını ve bu nedenle yalnızca işçi haklarıyla değil, vatandaşlık haklarıyla bağlantılı yeni önlemler talep etmenin gerekli olduğunu iddia etti. FRENAPO, özellikle, işsiz işçilere, çocuklara ve yaşlılara yönelik olarak her üç grup için temel gelir desteği ve işsizler için de mesleki eğitim planlamalarını içeren ekonomik ve sosyal önlemler paketi önerdi.
Kampanya, başlangıçta, hükümetin bu önlemlerin uygulanması konusunda bağlayıcı bir referandum çağrısı yapmasını sağlamaya odaklanmıştı. Ancak Arjantin’in 2001’deki siyasi durumu, kampanyayı örgütleyenleri büyük engellerle karşı karşıya bıraktı. Dolayısıyla gayrı resmi bir referandum yapılması yönünde siyasi bir karar alındı ve bu karar 14-17 Aralık 2001 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Öneri ülke genelinde üç milyondan fazla kişi tarafından desteklendi. Ancak, Arjantin’in 2001’in sonlarına doğru yaşadığı siyasi çalkantı nedeniyle parlamentoya sunulamadı. (20 Aralık 2001 ile 5 Ocak 2002 tarihleri arasında Arjantin’in beş ayrı cumhurbaşkanı oldu).
Ancak kampanya, yoksulluk ve aşırı yoksullukla başa çıkma konusunda kamuoyundaki tartışmaları etkileme hedefinde başarılı oldu ve yeni hükümetin sosyal politikalarının yönelimini belirledi. Bu kapsamda, 2003’ten beri ülkeyi yönetmekte olan merkez-sol Kirchner iktidarı, çocuklar ve yaşlılar için ek güvenlik geliri desteği uygulaması başlattı. Bu girişimler orijinal FRENAPO önerileriyle uyuşmasa da kampanyanın ilkelerini yansıtıyordu. Dolayısıyla kampanyanın, yoksulluk ve aşırı yoksullukla mücadele için özel önlemlere ihtiyaç duyulduğunu ve bu önlemlerin resmi işgücü piyasası çerçevesinde sınırlandırılmaması gerektiğini vurguladığı sonucuna varılabilir.
Makalenin ilk bölümünde kampanyanın bağlamını ele alacağım. Özellikle yoksulluk, aşırı yoksulluk ve eşitsizlik konularına odaklanarak, Arjantin’in 1990’lardaki temel ekonomik durumunu ve bu durumun işgücü piyasası üzerindeki etkilerini anlatacağım. İkinci olarak, kampanyanın temel hedeflerini açıklayarak; çıkış noktası ve bileşenleri hakkında bilgi verecek ve FRENAPO’nun bu hedeflere ulaşmak için gereken gücü ne şekilde yarattığını ele alacağım. Son olarak, kampanyanın hem kısa hem de uzun vadedeki politik etkilerini tartışacak ve gelecek için alınması gereken derslerin altını çizeceğim.
Arjantin’deki neoliberal politikaların geçmişi, 1976-1983 yılları arasında ülkeyi yöneten askeri hükümete kadar uzanmaktadır. Buna rağmen, bu durumun işgücü piyasası üzerindeki asıl sonuçları 1990’lara kadar ortaya çıkmamıştır. Bu tarihe kadar Arjantin, uluslararası finans kuruluşlarının- Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası- ‘en iyi öğrencisi’ olarak görülmüş ve hükümet, Washington Konsensüsü’nün gösterdiği yolu takip etmiştir.[3]
Arjantin’de neoliberal politikaların uygulanmasının arkasındaki nedenleri açıklamak bu makalenin kapsamı dışındadır. Ancak, 1940’lı ve 1970’li yıllar arasında gelişen refah devletinin hem içsel hem de dışsal nedenlerin bir araya gelmesiyle son bulduğunu söylemek mümkündür. Arjantin’deki siyasi ve ekonomik kriz, 1970’lerin ortalarına gelindiğinde, uluslararası ekonomik krizin etkisiyle daha da derinleşmiştir. Çoğunluğu siyasi aktivist ve sendika üyesi olmak üzere yaklaşık 30.000 kişinin kaybedildiği 1976 darbesi, güçler ilişkisinde büyük bir değişikliğe yol açmış ve bu da işçi sınıfının neoliberal politikalara karşı direncini zayıflatmıştır. Bu değişimin temel sonucu, sermayenin birikim sürecini yeniden başlatabilmesi ve böylece kâr oranını artırabilmesi olmuştur.
Dolayısıyla neoliberalizm, burjuva bir dehanın sonucu değil, sermayenin hegemonyasını yeniden tahsis etmek için bulduğu özel bir yöntem olmuştur. Başka bir deyişle neoliberalizm, refah devletinin ortadan kaldırılmasının ardından, belirli politikalar vasıtasıyla kapitalist birikim öyküsünde oluşturulmuş yeni bir aşamadır. Elbette Arjantin bu değişimlerle karşı karşıya kalan tek ülke değildir; neoliberal politikalar ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Ancak FRENAPO’nun ortaya çıkışını, öne sürdüklerini ve sınırlılıklarını, neoliberal politikaların özellikle emek piyasasında yol açtığı özgül sonuçları dikkate almadan analiz etmek mümkün değildir.
Süreç işçi sınıfı açısından yıkıcıdır. Şekil 1 ve Şekil 2’de görüldüğü üzere, 2001’deki ortalama reel ücret 1975’tekinden %43 daha az; işsizlik oranı, ekonomik olarak aktif nüfusun %18,3’ü civarında; eksik istihdam %16,3 oranında (1980’lere kadar ortalama %5-6’dır) ve aynı dönemde kayıt dışı çalışan oranı %38,8’dir.[4]
Şekil 1: Reel ücretler, 1974–2001 (Kaynak: Graña ve Kennedy (2008))
Şekil 2: İşsizlik ve eksik istihdam oranları, 1974–2001 (Kaynak: Ulusal İstatistik ve Nüfus Sayımı Enstitüsü, (INDEC).) [Unemployment (işsizlik); Underemployment (eksik istihdam)]
Ayrıca, Arjantin ekonomisinin 2001’deki çöküşünden önce güçlü bir toparlanma yaşadığı (GSYİH 2001 ile 2012 arasında neredeyse %80 büyüdü) ve bu sayede gelir dağılımı modelinde bir iyileşme görüldüğü gerçeği göz önüne alındığında, son on yıldaki eşitsizlik seviyesi daha görünür hale gelecektir: 2012 yılında en zengin %10 ile en fakir %10 arasındaki gelir farkı 18,6 kattı. Fakat günümüzde, mevcut açık 1970’lerin ortalarındaki açıktan daha büyüktür (Agis, Cañete ve Panigo, 2010; INDEC, 2001, 2012). Gini Endeksi eşitsizliği göstermenin başka bir yoludur – değer 0’a ne kadar yakınsa toplum o kadar eşittir; 1’e ne kadar yakınsa toplum o kadar daha az eşittir. Bu endeks, aynı zamanda o yıllarda ücretlerde büyük bir gerileme olduğu gerçeğine de işaret etmektedir. 1974’te Gini katsayısı 0,36 iken, 2000’de resmi istatistiklere dahil edilmesinden bu yana en yüksek seviyesi olan 0,51’e ulaşmıştır (Altmir, Beccaria ve Rosada, 2002).[5]
Son olarak, neoliberal dönemde yoksulluk ve aşırı yoksulluk ülke tarihindeki en yüksek seviyelere ulaşmış; 1974’te nüfusun %4,4’ünün yoksulluk ve %2’sinin aşırı yoksulluk içinde olduğu değerlerden 2001’de sırasıyla %38,3 ve %13,6’ya çıkmıştır (Agis et al., 2010; INDEC, 2001). Bu, 14 milyon insanın yoksulluk içinde yaşadığı ve bunların yarısının 18 yaşın altındaki çocuklar olduğu anlamına gelmektedir. Ve muhtemelen de uluslararası finans kuruluşlarının ‘en iyi öğrencisi’ olmanın en önemli sonucudur. Fakat aynı zamanda 1990’ların başında uygulanmaya başlanan neoliberal politikalara karşı işçi sınıfı direnişinin zeminini hazırlamaya da katkıda bulunmuştur.
Başlangıçta direnişe öncülük eden örgütler arasında bir koordinasyon yoktur. Özellikle kamu kurumlarının özelleştirilmesinden ve işsizlik oranlarındaki artıştan etkilenen küçük şehir ve kasabalarda kamu çalışanlarının sendikaları ve işsiz hareketleri tarafından örgütlenen çeşitli tepkiler bulunmaktadır.
1990’ların ortalarına gelindiğinde ise Jujuy, Santiago del Estero ve Salta gibi kuzey şehirleri ile Neuquén, Río Negro ve Tierra del Fuego gibi güney şehirlerinde günlük gerçekleşen toplumsal çatışmalar ortaya çıkmıştır. Protestocular tarafından gerçekleştirilen en yaygın eylem sokakların ve yolların kapatılması olmuştur.[6]
O yıllarda sayısız gösteri gerçekleştirilmesine rağmen, bu süreçte bazı önemli dönüm noktalarına değinmek mümkündür:
Fakat polis baskısı gösterileri durduramadı. Aksine, hareket büyüdü ve toplam nüfusun %40’ının yaşadığı büyük şehirlerin kalbine, özellikle de Buenos Aires ve banliyölerine ulaştı.
Bu noktada, gösterilerin coğrafi dağılımı önem taşımaktadır; çünkü bu husus, direniş stratejilerinin niteliğiyle yakından ilişkilidir. Doğrusu şudur ki toplumsal ve politik mücadeleler ancak büyük şehirlere taşındığında tüm ülke çapında koordinasyonu sağlanmış bir kampanyayı örgütlemek mümkün olmuştur. (1993 ve 1999 yılları arasındaki büyük eylemler, Buenos Aires’e 1500 km’den daha uzak bir bölgede gerçekleştirilmiş ve burası, 2000 yılına kadar protestoların merkezi halini almıştır). Kriz, 1990’ların sonu itibarıyla ulusal bir boyut kazanmış; aynı durum, neoliberal ekonomi politikalarının toplumsal sonuçlarına karşı direniş açısından da benzer olmuştur. Direniş derinleştikçe, zaten direnişin içinde olan diğer toplumsal hareketler de direnişin koordinasyonunda daha yakından yer alma kararı almışlardır.
Hareket ilk başlarda genel olarak sendikaların, işsiz işçi örgütlerinin ve toplumsal hareketlerin belirli faaliyetlerin örgütlenmesindeki ortak katılımını içermiştir – örneğin, 1994’te bütün ülkede gerçekleştirilen büyük eylem (Marcha Federal), 1995 ile 1997 arasında yapılan altı genel grev ve Öğretmenler Sendikası’nın (CTERA) 1997 ile 1999 arasındaki genel eylemi.[7] Parçalı tepkileri planlamak ve koordine etmek için ulusal çapta bir örgütlenmenin katılımı ve kararlılığı oldukça gerekli olmuştur.
Bu süreçte Arjantin İşçi Sendikası (CTA) önemli bir rol oynamıştır. Bu federasyon, 1991 yılında, neoliberal hükümete verdiği desteği eleştirerek Genel İşçi Konfederasyonu’ndan (CGT) ayrılan bir grup sendika tarafından kurulmuştur.[8] CTA’nın temel ilkesi, işverenlerden, siyasi partilerden ve hükümetten bağımsız olmasıdır. Bu bağımsız olma durumu, CTA’nın hükümetin ekonomik politikalarına karşı gelişen direniş hareketini desteklemesini ve sendikaların yanı sıra diğer örgütlerle de ittifaklar kurmasına olanaklı kılmıştır. CTA’nın resmi işgücü piyasasındaki değişikliklere verdiği tepki, yalnızca işçi haklarıyla ilgili olmayan; aynı zamanda kamu hizmetleri ve konut haklarıyla ilgili diğer yerel örgütlerle iş birliği halinde gerçekleştirilen eylemlerden oluşmuştur. Bu strateji, CTA’nın 1990’larda Arjantin’deki işgücünün yarısından fazlasını oluşturan enformel sektörler ile işsiz gruplar arasındaki üye sayısını artırmasına olanak sağlamıştır.
Bu kapsamdaki en büyük ittifaklardan biri, geçmişi sendikalar ve toplumsal hareketlerin 1990’lı yıllarda birlikte gerçekleştirdikleri faaliyetlere dayanan FRENAPO’dur. CTA bu ittifakın en büyük yürütücüsüdür.
FRENAPO’nun oluşumunda atılan ilk adım, Santa Fe’deki Rosario şehrinden başkent Buenos Aires’e kadar uzanan 300 km’lik Marcha Grande’dir (Büyük Yürüyüş). Yürüyüş 26 Temmuz 2000’de Rosario’dan başlamış ve iki hafta sonra Buenos Aires’e ulaşmıştır. Göstericilerin talebi, hükümeti işsiz hane reisleri için bir eğitim ve istihdam programı düzenlemeye ve çocuklar için temel gelir desteği sağlamaya zorlayacak bir referandum düzenlenmesi olmuştur.
Eylemin baş örgütleyicisi CTA olmasına rağmen hareket, işsiz işçi örgütleri, insan hakları örgütleri ve sol eğilimli siyasi partiler gibi çok sayıda örgüt ile CGT’ye bağlı küçük bir sendika yöneticisi grubu tarafından da desteklenmiştir. Ayrıca, diğer Güney Amerika ülkelerindeki sendika federasyonları da harekete destek olmuştur.
Marcha Grande deneyimine dayanarak bu örgütler, taleplerini daha güçlü sunmak amacıyla bir strateji olarak, Aralık 2000’de resmi bir ittifak oluşturma kararı almıştır. İlk adı Referandum Hareketi olan bu ittifak, yaşlılar için temel gelir yardımı çağrısını da talepler listesine eklemiştir. Birkaç ay sonra, Temmuz 2001’de hareketin adı Yoksulluğa Karşı Ulusal Cephe olarak değiştirmiştir. Bu dönemde ilk kez resmi olarak toplumsal görünürlüğe sahip olan FRENAPO, beş ay sonra gerçekleştirilecek olan “halk referandumuna” giden yolu açmıştır.
Yukarıda da belirtildiği gibi FRENAPO’nun en büyük öncüsü ve destekçisi CTA’dır. Fakat hareketin öncüleri, kampanyanın, diğer örgütlerin CTA’nın genel stratejisine tabi olmadan katılımını sağlamak için daha geniş bir ittifaka dayalı olması gerektiğine inanmıştır. Bu anlamda FRENAPO, bir çatı örgüt gibi çalışarak, isteyen her örgütün faaliyetlerine katılmasına imkân tanımıştır. Başka bir deyişle, CTA eşitler arasında birinci konumda olarak; ‘sendika tabanlı’ bir kampanyaya katılım sağlamayacak olan diğer örgütlere de kapıyı açmıştır.
FRENAPO’nun kuruluşundaki ilk adımları, işçi hakları temel hedefinin yanında konut hakkı, sağlık hakkı ve insan hakları gibi konularla bağlantılı faaliyetleri olan çeşitli toplumsal örgütler atmıştır. Ayrıca bazı işveren örgütleri (küçük ve orta ölçekli işletmeler) ve küçük ve orta ölçekli çiftçi örgütleri de dahil edilmiştir. Mart 2001’de FRENAPO’nun faaliyetlerini tanıtmaktan sorumlu bir Ulusal Kurul oluşturulmuştur. Tablo 1, FRENAPO’nun kuruluşunda yer alan başlıca örgütleri göstermektedir. Ayrıca daha sonra, özellikle sanatçılar, dini liderler, politikacılar ve sporcular gibi birçok farklı kişinin de kampanyayı desteklemeye karar verdiğini belirtmek gerekmektedir (Del Frade, 2011). Kampanyaya katılımı teşvik etmek için -ki bu ittifak üyelerinin asıl hedefiydi–, Yönetim Kurulu üyelerinden herhangi birinin kampanyaya başka bir örgüt veya bireyin dahil edilmesini önerebileceği, tek şartın kampanyanın hedeflerini paylaşmaları olduğu belirlenmiştir. Kampanyanın gayrı resmi yapısı bu hedefe ulaşmada önemli rol oynamıştır. Aslında kampanya bunu gayrı resmi örgütsel yapısı aracılığıyla başarılı bir şekilde gerçekleştirmiştir: Bir yanda, basit ve belirli bir öneriyle basit ve belirli bir hedef; diğer yanda, ittifakın oldukça gayrı resmi olan iç yapısı sayesinde her türlü katılıma izin verilmesi.
Tablo 1. FRENAPO’nun kurucu üyeleri
Geniş bir ittifakın yaratılması FRENAPO’nun güçlü yanlarından biri olmuştur. Çünkü bu durum, farklı toplumsal kesimler arasında önerilerine güçlü bir destek sağlamıştır. Buna ilave olarak, FRENAPO taleplerinin sektörel bir sıkıntı değil, bütün toplum için bir zorunluluk olduğu konusunda genel bir fikir birliğinin oluşmasına katkıda bulunmuştur.
İttifak üyeleri FRENAPO’ya katılmadan önce Arjantin’deki en önemli sorunun yoksulluk olduğunu belirtmişlerdir. Aslında birçoğu 1990’lardaki protestolar boyunca önemli rol oynamıştır. Böylece ittifak, hükümetin izlediği makroekonomik politikaların bu sorunlarla başa çıkamayacağı anlayışıyla, gelir dağılımı düzenini değiştirmek için belirli önlemlerin uygulanması yolunun izlenmesi gerektiğine yönelik bir fırsat yaratmıştır. Kurulduğu dönemde, FRENAPO üyeleri arasında böylesi bir girişimi harekete geçirecek önceliklere dair şiddetli tartışmalar yapılmasına da gerek görülmemiştir.
Bu fikrin arkasındaki düşünce, söz konusu makroekonomik politikaların açık hedeflerinden birinin yoksulluğu ve aşırı yoksulluğu artırmak olduğu varsayımı olmuştur. Bu açıdan bakıldığında FRENAPO kampanyası hem ideolojik hem de örgütsel açıdan Arjantin’deki neoliberalizme karşı direnişte önemli bir adım olarak da kabul edilebilir. Bir yandan, ekonomik sorunların devletin ekonomiye müdahaleleri sonucunda oluştuğunu söyleyen ve piyasa temelli ekonomik politikalarla çözülebileceğini varsayan neoliberal fikirlere karşı güçlü bir muhalefetin oluşmasına katkıda bulunmuştur.[9] Diğer yandan ise farklı siyasi bakış açılarına sahip çeşitli örgütler arasında geniş bir mutabakat sağlamayı başarmış; böylelikle, 2001’in sonunda siyasi ve ekonomik sistemin çöküşünden sonraki siyasi senaryoda oldukça önemli bir husus halini almıştır.
Kampanyanın gücü aynı zamanda temel fikrinin sadeliğinde kendini göstermiştir. FRENAPO, ülkede bol miktarda kaynak olduğunu ancak bunların nüfus arasında dağıtımı konusunda sorun yaşandığını vurgulamıştır. Başka bir deyişle, bu kaynakların dağıtımını değiştirmek ve böylece yoksulluğu ve aşırı yoksulluğu sona erdirmek için farklı stratejiler oluşturmanın mümkün olduğuna inanmışlardır.
FRENAPO planı, bu hedeflere ulaşmak için aşağıdaki hususları içermiştir:[10]
Destek miktarları, bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılaması için hangi kaynakların hayati önem taşıdığı göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Ekim 2001’de Ulusal İstatistik ve Nüfus Sayımı Enstitüsü, beş kişilik bir ailenin (iki yetişkin ve üç çocuk) yoksulluk sınırının üzerinde yaşamak için ayda 504 A$’na; aşırı yoksulluk sınırının üzerinde yaşamak içinse ayda 205 A$’na ihtiyaç duyduğunu tespit etmiştir.
FRENAPO programı, desteklere aktarılabilecek potansiyel ekonomik kaynakları ve bunun ne şekilde uygulamaya konulması gerektiğini göstermiştir. FRENAPO iktisatçıları da belirli ekonomik hesaplamalar yapmıştır.
Bu hesaplamalar, kampanyanın neoliberal makroekonomik politikaların sonuçlarına ilişkin sadece bir şikâyet olmadığını, ülke ekonomisine yönelik tamamen farklı bir yönelime dayanan kapsamlı bir öneri olduğunu göstermeye çalışması açısından (toplumsal üretim ilişkilerinde radikal bir değişiklik yapmak anlamına gelmese bile) oldukça önemli olmuştur.
FRENAPO’nun önerileri genel olarak yıllık toplamda 9.700 milyon A$ gerektirmekteydi. Bu miktar,
gibi farklı kaynaklardan elde edilebilecekti.
Yukarıda da belirtildiği üzere kampanyanın ilk hedefi, hükümetten Anayasa’nın 40. maddesine göre parlamentonun onayını gerektiren zorunlu bir referandum düzenlemesini talep etmek olmuştur. Bu prosedür, parlamentonun zorunlu referandum yoluyla halkın değerlendirmesine sunulmak üzere yasal bir girişimde bulunmasını mümkün kılmaktadır. Ancak FRENAPO yürütücüleri, hükümetin böyle bir girişime izin vermeyi planlamadığını fark etmiştir. Sonuç olarak kampanyayı, neoliberal ekonomik sistem ve bu sistemin sonuçlarının kitlesel ve siyasi ifşasına dönüştürmeye karar vermişlerdir. Bu sebeple zorunlu referandum, 14-17 Aralık 2001 tarihleri arasında FRENAPO tarafından organize edilen ve gerçekleştirilen gayrı resmi bir referandum halini almıştır.
Referandum öncesi FRENAPO faaliyetleri oldukça yoğun seyretmiştir. Örneğin nisan ayında Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (ALCA) uygulamasına karşı düzenlenen eylem ile ağustosta ülke çapında gerçekleştirilen grev ve ekim ayında parlamentoya yapılan yürüyüş benzeri kitlesel gösterilerde FRENAPO üyeleri yer almıştır. Bu eylemler, Arjantin’de neoliberalizme karşı direnişin bir parçası olmuş; FRENAPO üyeleri ittifak tarafından örgütlenmemiş olsalar bile hepsine katılım sağlamıştır.
FRENAPO tarafından örgütlenen en önemli eylem ise, Eylül 2001’de, yedi aktivist grubun Buenos Aires’ten başlayarak ülkenin farklı kilit bölgelerine doğru hareketiyle gerçekleştirilmiştir. Her gruba bir FRENAPO üyesi liderlik etmiş; grupların görevi, programı tartışmak ve duyurmak için yol boyunca toplantılar organize etmek olmuştur. Kampanya süreci, Aralık 2000’deki ilk hareket tarihinden Aralık 2001’deki gayrı resmi referandumun yapılmasına kadar yaklaşık bir yıl sürmüştür.
Bu arada ittifakın yapısı daha karmaşık hale gelmiş; ancak başlangıçtaki esnekliğini kaybetmemiştir. Bu yapı ulusal ve yerel kesimleri birleştirmiştir. Bir yanda, kararlarını oybirliğiyle alan ve kampanyanın genel hatlarının (özellikle, oy pusulalarının ve sandıkların hazırlanması ve dağıtımı ile ulusal medya ve hükümet yetkilileriyle ilişkilerin kurulması gibi işler) hazırlanmasından sorumlu olan ulusal bir koordinasyon komitesi vardır.
Diğer yanda ise, ülkenin her yerinde çok sayıda yerel komite mevcut durumda bulunmuştur. Aslında, kampanyanın büyümesi, uygun olan her yer ve zamanda oluşturulan bu yerel FRENAPO komiteleri sayesinde gerçekleşmiştir. Bu komiteler kampanyanın yerel düzeyde propagandası ve koordinasyonundan sorumlu olmuştur. Ayrıca yerel örgütlenmeleri ön plana çıkararak; yerel düzeydeki bağların güçlendirilmesine katkıda bulunmuşlardır. Ulusal bir koordinasyon komitesinin var olmasına rağmen, FRENAPO kampanyasının özü bu yerel yapılara dayanmıştır. Referandum Hareketi’nin kurallarına göre, FRENAPO ofisi faaliyetlerinin, finansmanının ve konumunun yerelde ne şekilde organize edileceği yerel örgütlenmelerin bağımsız kararına bırakılmıştır. Bu noktadaki tek sınırlama, kampanyanın amaçlarına riayet etmek olmuştur. Başlangıçta elli altı yerel komite oluşturulmuş; ancak daha sonra ülke genelinde çok daha fazlası kurulmuştur. FRENAPO için önemli bir husus olan ademi merkeziyetçi yapı, ittifakın yalnızca büyük şehirleri ilgilendiren bir girişim olduğu ithamından kaçınılmasına yardımcı olmuştur. Aralık 2001 referandumu yapılmadan önce yerelde kaç komitenin oluşturulduğuna dair bir bilgi olmamakla birlikte; birçok FRENAPO üyesine göre ülke genelinde en az yüz komite kurulmuştur.
Sendikalar bu komitelerde önemli bir rol oynamışlardır. Birçok komite sendika binalarında kurulmuş ve sendikalar tarafından finanse edilmiştir. (FRENAPO faaliyetlerinin nasıl finanse edileceğine dair belirli bir kural olmamasına rağmen, çoğu, ittifak içindeki en büyük örgütler olan sendikalar tarafından destekleniyordu.) Bu özel yapı, katılımcıların periyodik toplantılar düzenlemesine ve stratejiyi her bölgenin özel ihtiyaçlarına göre (büyük şehirler ya da küçük kasabalarda) ayarlamasına olanak sağlamıştır. Tekrar belirtmek gerekirse, yereldeki işleyişe dair genel bir kural bulunmamaktadır. İstenilen tek şey, tüm faaliyetlerin halkın referanduma katılımının sağlanması hedefine odaklanılarak gerçekleştirilmesi gerektiği olmuştur.
Referandum 14 Aralık 2001’de başlamış ve dört gün sürmüştür. Bu kapsamda, FRENAPO tarafından ülke geneline 20.000’den fazla sandık gönderilmiştir. Her biri yalnızca bir oy kullanma yeri değil, aynı zamanda propaganda stratejisini derinleştirme, insanları bir araya getirme ve kampanya önerileri üzerine tartışmaları ilerletme alanı halini almıştır. Referandum ülke çapında toplumsal ve siyasi aktivistlerin kitlesel seferberliğine dönüşmüş; her oy kullanma alanı seçmenler için bir müzakere alanı olmuştur. Resmi müzakere alanları olmamasına rağmen aktivistler, ittifaka ve yerel siyasi duruma dair politik perspektif geliştirmek amacıyla bu alanlardan istifade etmiştir.
Referandum sonuçları oldukça etkili olmuştur: taslağı 3,1 milyondan fazla insan desteklerken; sadece 20.000 kişi olumsuz oy kullanmıştır. Bu, on yıldan fazladır neoliberal ekonomi politikalarının sonuçlarına karşı verilen en büyük halk tepkisi anlamına gelmektedir. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, 2003 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaklaşık 20 milyon insanın oy kullandığı düşünüldüğünde, bu seçmenlerin %15’inin FRENAPO tarafından gerçekleştirilen referanduma katıldığını söylemek mümkündür.
Referandum sona erdiğinde akıllardaki soru, bu büyük destekle ne yapılacağı ve bunun siyasi, toplumsal ve ekonomik bir değişime ne şekilde dönüştürülebileceği olmuştur. FRENAPO bu sorulara cevap bulamamıştır. Bu, kampanyanın en önemli zaafı olmuştur. Referandumun ertesi günü için bir planın hazırlanmış olması gerekirken, FRENAPO tarafından kampanya sonrası düşünülmemiştir. Neoliberalizme karşı yıllarca süren direniş ile somut bir öneri etrafında yaratılan büyük hareketin ardından ittifak üyeleri, kampanya boyunca biriktirdikleri siyasi güç ile ne yapacaklarını bilememişlerdir. Sonuç olarak FRENAPO, kampanyanın hemen birkaç gün sonrasında patlak veren kriz sonrasında ortaya çıkan siyasi sürecin lideri olma rolünü oynayamamıştır.
FRENAPO programının başarılı olamama sebeplerini açıklayan birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Arjantin’in 1990’ların sonundan 2002’nin sonuna kadar yaşadığı ekonomik durumla ilgilidir: Ülke ekonomisi o dönemde ülke tarihinin en uzun durgunluğunu yaşamıştır.
FRENAPO tarafından organize edilen halk referandumu Aralık 2001’de gerçekleştirilmiştir. İki gün sonra, ülke genelinde düzenlenen yüzlerce gösteri, cumhurbaşkanının istifasını ve ülkenin ekonomik politikalarında derin ve kapsamlı bir değişiklik yapılmasını talep etmiştir. Hikâyenin sonu oldukça tanıdık… Hükümet protestoları bastırmış; Aralık 2001’in son günlerine kadar otuzdan fazla insan öldürülmüştür. Buna rağmen, cumhurbaşkanı istifa etmek zorunda kalmış; Arjantin, birkaç hafta içinde beş ayrı cumhurbaşkanının değişmesini, ulusal para biriminde devalüasyonu ve dış borcun ödenememesini içeren siyasi ve ekonomik istikrarsızlık dönemi yaşamıştır. Yani, 2001 yılının sonuna gelindiğinde, FRENAPO’nun üç milyondan fazla kişi tarafından desteklenen önerileri olmasına rağmen, bunları alıp değerlendirecek işleyen bir hükümet yoktur.
Zaten kritik aşamada olan toplumsal durum 2002 boyunca daha da kötüleşmiştir. İşsizlik oranı %21,5’e, yoksulluk oranı %57,5’e, aşırı yoksulluk oranı ise %27,5’e çıkmıştır. Ocak 2002’de Eduardo Duhalde Parlamento tarafından cumhurbaşkanı olarak görevlendirilmiş ve ülkeyi Mayıs 2003’e kadar yönetmiştir. Bu özel bağlamda FRENAPO’nun önerisi hala günceldir. Geçiş hükümeti önerinin ana fikrini alarak İşsiz Hane Reisleri Programı’nı (Plan Jefes y Jefas de Hogar Desocupados) uygulamıştır.
Bu sosyal program, işsiz her hane reisi için 150 A$ tutarında bir gelir desteği oluşturmuş; üç aydan kısa bir sürede hayata geçirilmiş ve iki milyondan fazla kişiye ulaşmıştır. Ancak FRENAPO bileşenlerinin geliştirilmesinde yer almadığı bu programı, FRENAPO’nun kendi önerisi ile bir tutmak mümkün değildir.
Birincisi, Plan Jefes y Jefas tarafından sunulan destek miktarı, insanları yoksulluk sınırının üzerine çıkarmaya yetmemiştir. Ve aslında, FRENAPO teklifinin yalnızca üçte birine denk gelmektedir. Ayrıca çocuklara ve yaşlılara yönelik özel bir düzenleme de yapılmamıştır. Üstelik hükümet, programa girişi Haziran 2002’de kapatmaya karar vermiş; böylece yeni işsiz kalanların programa erişimi engellenmiştir. Bu kısıtlamalar FRENAPO’nun hedeflerini de zedelemiştir. FRENAPO üyelerinin çoğu Plan Jefes y Jefas’ı sert bir şekilde eleştirerek, bunun Aralık 2001’de kampanya tarafından ortaya konulan teklifin kötü bir kopyası olduğunu belirtmiştir.
2003 yılında yapılan genel seçimler sonucunda yeni bir merkez-sol hükümet kurulmuştur. Hükümetin toplumsal krizle karşı karşıya kalındığında verdiği ilk tepki, yoksulluğun ve aşırı yoksulluğun işgücü piyasası kuruluşları perspektifinden ele alınması gerektiğine karar vermek olmuştur. Nitekim hükümet, önceliğin istihdam yaratmak ve formel işçi-işveren ilişkilerini güçlendirmek olduğunu belirtmiştir. FRENAPO’nun önerileri, bir kez daha, toplumsal krize cevap vermek için geçerli bir önlem olarak değerlendirilmemiştir. (Kampanyanın teklifi 2005 yılında CTA tarafından yenilendi ancak hükümet tarafından reddedildi [Rameri, Raffo ve Lozano, 2005].)
İşgücü piyasası kuruluşlarına odaklanan bu strateji bir süre oldukça başarılı olmuştur -2003’te %17,3 olan işsizlik oranı 2007’de %8,5’e ve yine aynı yılda %45,1 olan enformel çalışan oranı da 2007’de %40,4’e düşmüştür (INDEC, 2003, 2007). Ancak işgücü piyasasındaki dinamizm 2007 yılında zayıflamış; ve bu toplumsal sorun, özellikle 2008 yılı sonlarına doğru yaşanan ekonomik krizin ardından yeniden kamuoyunun gündemine oturmuştur.
Hükümet, 2009’daki ara seçimde aldığı yenilgi sonrasında, bu sorunlarla başa çıkmak için farklı bir yaklaşım benimsemenin gerekli olduğunu fark ederek; sosyal politikalarında önemli değişiklikler yapmaya karar vermiştir. Ve FRENAPO ruhu, Asignación Universal por Hijo (Geniş Kapsamlı Çocuk Ödeneği) olarak bilinen koşullu bir nakit transfer programı tedbiri biçiminde geri dönmüştür. Bu program, 18 yaşın altındaki her çocuk için yoksul hanelerin ebeveynlerine para transferini öngörmüştür. Destek tutarı başlangıçta çocuk başına aylık 180 A$[12] olarak belirlenmiş ve hanedeki her iki ebeveynin de işsiz olmasını veya asgari ücretten fazla kazanmamasını gerektirmiştir. Yaklaşık 3,7 milyon çocuğa destek sağlayan bu politika, Arjantin tarihinin en büyük sosyal programı olmuştur ve tüm eleştirilere rağmen etkileyici sonuçlar doğurmuştur (Dobrusin, 2010).
Bunun ardından emeklilik sisteminde de önemli bir değişiklik yaşanmış ve hükümet, oldukça dikkat çekici iki tedbir almıştır. 1994’te özelleştirilen emeklilik sistemi, 2008’de kamulaştırılmış; ayrıca hükümet, 65 yaş üstü her yetişkin için asgari emeklilik maaşına erişimi kolaylaştıracak bir mekanizma uygulamıştır.
Bu iki girişimin -çocuk ödeneği ve emeklilik sistemindeki değişiklik- FRENAPO kampanyası mirasının bir parçası olarak değerlendirilmesi mümkündür. Yukarıda belirtildiği gibi, FRENAPO kampanyanın ötesine geçememiş; ittifakın kendisi de 2003’te yeni bir merkez-sol hükümetin seçilmesinin ardından dağılmıştır. Ancak görüşlerinin çoğu, en güçlü olduğu dönemi takip eden on yıl boyunca uygulanan sosyal politikaları etkilemiştir.
Yirmi birinci yüzyılın ilk on yılının ortalarında, FRENAPO ittifakı tamamıyla sona ermiştir. 1990’lardaki toplumsal hareketlerce (sendikalar, işsiz örgütleri, insan hakları STK’ları, vs.) savunulan gündemler kısmen de olsa da yeni hükümet tarafından uygulamaya konar konmaz, birçoğu tarafından desteklenmiştir. Fakat bir kesim siyasi olarak muhalefette kalmış; FRENAPO ittifakı da aynı yolu izlemiştir. Siyasi bir ittifak olarak başarısızlığı, ideolojik tartışmalar alanındaki başarısıyla çelişmektedir.
FRENAPO deneyimi, Arjantin’de neoliberalizme karşı verilen mücadelenin en yüksek noktalarından biri olmuştur. Hâkim neoliberal ekonomik çerçevenin sonuçlarına karşı mücadele etmek için geniş bir mutabakat oluşturmanın mümkün olduğunu göstermiştir. Özellikle yoksulluk ve aşırı yoksulluk düzeylerinin kabul edilemez olduğunu dillendirenlerin sesi olmuştur.
FRENAPO’nun başarısını açıklayan birçok önemli nokta bulunmaktadır. Bu noktada, ittifakın yerel ve genel stratejileri bir araya getirebildiğini ve hem ulusal hem de yerel örgütlerin katılımına olanak sağladığını vurgulamak önem taşımaktadır. Arjantin İşçi Sendikası, kampanyada önemli bir rol oynamış; ittifaktaki en büyük örgüt olmasına rağmen, yalnızca işçi haklarına ve geleneksel sendika gündemine dayalı bir stratejide ısrarcı olmamıştır. FRENAPO, stratejisini yurttaşlık haklarıyla ilişkilendirerek kampanyasını meşru bir zemine oturtmuş; böylelikle de doğrudan emek meselesiyle ilgisi olmayan birçok toplumsal yapının kampanyaya katılımını sağlamıştır.
FRENAPO’nun varlığı bile değerli bir derstir. Aynı program sadece CTA tarafından ortaya konulmuş olsaydı, öneri etrafında bu kadar geniş bir konsensüs oluşturmak mümkün olmazdı. CTA, ittifak içindeki işleyişi tekeline almamış; ittifakın geri kalan bileşenlerinin kampanyada yer almaları için alan açmıştır. Yine de kampanya, FRENAPO’ya önderlik eden birçok kişinin de kabul ettiği üzere, yalnızca savunma stratejisi olarak başarılı olmuştur. CTA’nın eski Genel Sekreteri Víctor De Gennaro, halk referandumunun insanların belirli politikaları reddetmesi için bir araç olduğunu; fakat ülkeyi yönetebilecek gerçek bir ittifak oluşturmak için yeterli olmadığını yıllar sonra kabul etmiştir.
Dolayısıyla FRENAPO’nun zayıf noktalarından biri tam da kendi anlayışında yatmaktadır. Önerinin temel fikri, Arjantin ekonomisinde bol miktarda kaynak olduğu ve bu nedenle sorunun sadece gelir dağılımı olarak kabul edilmesidir. Bu başlangıç noktasında, Arjantin’in büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğu ve FRENAPO’nun sunduğu önerilerin neoliberal ekonomik çerçevede bütünsel bir değişiklik gerektireceği hesaba katılmamıştır.
Krizin kökenleri, 1976-1983 yılları arasında askeri hükümet tarafından uygulanan ve 1991’den sonra merkez-sağ hükümet tarafından pekiştirilen ekonomik politikalara kadar uzanmaktadır. Bu önlemlerin bir sonucu olarak Arjantin ekonomisi yirmi yıldan fazla bir süre boyunca finansal sermaye tarafından yönetilmiş; sonuç olarak ekonominin geri kalanı, özellikle de sanayi, bu doğrultudaki çıkarlara tabi tutulmuştur. Bu, FRENAPO girişiminin yalnızca bu ekonomik çerçevenin toplumsal sonuçlarına karşı mücadele etmediği anlamına gelmekteydi. Yani asıl olarak FRENAPO, yalnızca gelir dağılımının yarattığı tek bir sorunu değil, 1976’dan beri ülkede hâkim olan ekonomik, sosyal ve politik düzene yönelik geniş bir itirazı da içermektedir.
FRENAPO kampanyasının bu büyük sıkıntılarla başa çıkmak için herhangi bir stratejisi bulunmamaktaydı. Böyle bir stratejiye sahip olmak için daha çok siyasi ve ekonomik tartışma ve tanımlama yapılması gerekecekti ki bu da muhtemelen geniş bir ittifak kurma sürecinde birçok engele yol açacaktı. O zamanlar, 1990’lardaki egemen ekonomik ve siyasal düzenle yüzleşmek mümkündü; ancak neoliberalizm sonrasında ne yapılacağına dair kapsamlı bir öneri geliştirmek o kadar kolay değildi. Bu şekilde FRENAPO, hazırlıklı olmadığı bir ikilemle karşı karşıya kalacaktı: Asıl amacı kapitalizmin ötesine geçmek miydi? Yoksa Arjantin’de bir refah devletini yeniden kurmak mı? Yirmi birinci yüzyılın başında küresel kapitalizmdeki değişimler göz önüne alındığında, iç pazara ve servetin yeniden dağıtımına dayalı bir birikim örüntüsüne geri dönmek mümkün müydü?
Bu açıdan bakıldığında, FRENAPO kampanyası yalnızca çok sayıda örgüt ve insanın yirmi beş yıllık neoliberalizmin sonuçlarından kaynaklanan hayal kırıklıklarını dile getirmesine olanak tanıyabildi. Fakat, bu hayal kırıklığını dile getirdikten sonra onlara, ekonomik ve politik alanlardaki birçok temel konuda ne yapmaları gerektiğini göstermek gerekiyordu. FRENAPO kampanyasını destekleyen örgütlerin bu daha büyük soruna karşı somut bir cevabı yoktu ve geniş ittifak sonunda dağıldı. 2003 yılında merkez sol bir hükümetin oluşması ittifakın son aşaması oldu; çünkü birçok örgüt hükümete katıldı.
Bu anlatılanlar, FRENAPO’nun başarısızlığının ve başarısının ana sebepleridir. Belirttiğimiz üzere, kampanya hedeflerine ulaşamadı. Fakat kampanya, geniş kapsamlı sosyal politikaların taşıdığı öneme dair toplumsal bir mutabakat oluşturabildiği için sonraki yıllarda güçlü bir etkiye sahip oldu.
Özellikle yeni yönetim tarafından uygulanan en önemli sosyal politikalardan ikisi -Geniş Kapsamlı Çocuk Ödeneği ve emeklilik sistemindeki değişiklikler- FRENAPO mirasının bir parçasıdır. Bu açıdan bakıldığında, Arjantin’in tarihindeki en büyük ekonomik krizin ortasında, Aralık 2001’de başlatılan kampanyanın oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Zira kampanya, sadece yoksulluğun, aşırı yoksulluğun ve eşitsizliğin artışını durdurmakla kalmamış; aynı zamanda takip eden on yıl boyunca sosyal politikalar etrafındaki tartışmanın sınırlarını da belirlemiştir.
* Luis Ernesto Campos, CTA, Arjantin
Yazar, bu makalenin önceki versiyonlarına ilişkin yorumları için Michelle Williams ve Florencia Rodríguez’e teşekkür eder.
[Global Labour Journal’ın Eylül 2015 sayısında yer alan İngilizce orijinalinden Yağmur Dönmez tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
[1] Ben FRENAPO’ya 2000 yılında bir insan hakları örgütünün üyesi olarak katıldım. Bu makalede kullanılan bilgiler, o zamanlardaki kendi deneyimim de dahil olmak üzere farklı kaynaklardan alınmıştır. Ulaştığımız sonuçlar, bu deneyim içinde yer alan meslektaşlarımızla sonraki yıllarda gerçekleştirdiğimiz tartışmanın bir parçasıdır.
[2] 1950’lerden veya bazı durumlarda 1970’lerden önceki işsizlik oranı, yoksulluk veya aşırı yoksulluk hakkında istatistiksel bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle bu karşılaştırmayı yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar genişletmek mümkün değildir.
[3] Devlet şirketlerinin özelleştirilmesi, ekonominin serbestleştirilmesi (özellikle işgücü piyasasının), ticaretin liberalizasyonu (özellikle ithalat engellerinin kaldırılması) ve mülkiyet haklarının menkul kıymetleştirilmesi gibi farklı önlemler ile.
[4] Kayıtlı olmayan işçilerin sosyal güvenlik sistemine (kamusal emeklilik sistemi, hastalık veya kaza durumunda koruma vb.) erişimi bulunmamaktadır ve toplu pazarlık süreci kapsamında değildirler. Arjantin’de bu kategori, bir işgücü piyasası enformalizasyon ölçüsü olarak kullanılır.
[5] Gini Endeksi de son 10 yılda iyileşmeye işaret ederek 2012 yılında 0,41’e ulaştı.
[6] Arjantin’de bir sokağın veya yolun kapatılmasını piquete olarak tanımlıyoruz; bu eyleme katılan kişilere de piqueteros deniyor. 1990’ların sonuna doğru kendilerini piqueteros olarak tanımlayan birçok örgüt vardı. Taleplerinin kapsamı oldukça benzerdi. Esas olarak iş talep ediyorlardı. Ayrıca yiyecek ve ev de istiyorlardı. Ayrıca genel olarak kamu hizmetlerine ilişkin olarak da gösteriler düzenliyorlardır.
[7] Bu protesto, eğitim bütçesinde artış talep eden bir eylemin parçası olarak, ulusal parlamento önünde büyük bir çadır kurulmasını içermekteydi. Ülkenin her yerinden gelen birçok öğretmen, bir sonraki grupla değiştirilene kadar birkaç hafta çadırda yaşadı. Beyaz Çadır olarak bilinen bu çadır, öğretmenlerin protestosunu destekleyen diğer sendikalar, siyasi partiler, sanatçılar, sporcular vb. dahil olmak üzere farklı sosyal ve politik hareketlerin buluşma yeri haline geldi. Bu protestoda FRENAPO kampanyasının önemli bir öncülünü görmek mümkündür.
[8] CGT 1930 yılında kurulmuş olup; Arjantin’deki en büyük federasyondur. Bağlı kuruluşları sanayi alanında örgütlü sendikalardır. Asıl amacı kayıtlı işçilerin çalışma koşullarıyla ilgilidir ve stratejisi neokorporatist olarak nitelendirilmektedir. Öte yandan CTA, hedefleri kayıtlı çalışanların durumuyla sınırlı olmayan bir toplumsal hareket sendikası olarak tanımlanmıştır. CTA’nın 1990’lardaki stratejisi, işsizler için destek ve yoksullar için konut inşa etme ve sağlık hizmetlerine kitlesel erişim gibi sosyal politika talepleri ile köylüler ve yerli halk için toprak haklarının tanınması vs gibi hususları içermekteydi. Bu iki farklı yaklaşıma ilişkin kısa bir genel değerlendirme için bkz. Etchemendy ve Collier (2007) ve Ferrero ve Gurrera (2007).
[9] Yapısal uyum kavramının Aralık 2001’deki krizden on yıl sonra bugün hala nüfusun çoğunluğu tarafından rağbet görmemesi ve bu sebeple de hükümetin halktan güçlü bir muhalefet görmeden bu tür bir uyum politikası uygulamasının mümkün olmaması da ayrıca ilginçtir.
[10] FRENAPO kampanyası, kamu politikalarının, bir ülkedeki vatandaşlar için temel bir gelirin garanti altına alınması amacıyla uygulanmasının önemini ileri süren teorik yaklaşımlardan esinlenmiştir. Bu fikirler Avrupa’da Van Parijs (2004) gibi yazarlar tarafından geliştirilmiştir. Arjantin’de de Lo Vuolo ve diğerleri (1998) gibi birçok yazar, 1990’lı yıllarda bu tür önlemleri savunmuştur.
[11] FRENAPO’ya kadar ABD doları için sabit bir döviz kuru bulunmaktaydı: 1 A$ = 1 ABD$.
[12] Sonraki yıllarda, Geniş Kapsamlı Çocuk Ödeneği periyodik olarak artırıldı. 2013’te oran çocuk başına aylık 460 A$ idi. Nominal değerin güncellenmesi, reel anlamda bozulmanın önüne geçer. Enflasyon sebebiyle, Geniş Kapsamlı Çocuk Ödeneği 2009 ile 2013 yılları arasında reel olarak %17 artmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.