Aslında, hani bazı Türkiye dizilerinde dendiği gibi, “burada anlatılanların herhangi bir kişi ya da kurumla ilgisi yoktur” denseydi, gerçek isimler yerine başka başka isimler üzerinden anlatılsaydı her şey, sanırım herkesin “acaba kim” diye birbirine bakıp duracağı başka bir komedi yaşanacaktı, ama Ayşemden Akın ve Bugün Kıbrıs gazetesi bunu etrcih etmedi, her şeyi göze alarak açık açık yazdı, isim isim sıraladı!
Bugün Kıbrıs gazetesi muhabiri Ayşemden Akın, “Halil Falyalı Yaşıyor” yazı dizisini sürdürdüğü için tehdit ediliyormuş, ki asla şaşırmadık! Bence, benzerlerini Türkiye’de de bir çok başlıkta açabiliriz, bu yazı dizisinin!
Susurluk yaşıyor mesela…
FETÖ ölmedi/hala aramızda ya da…
Pennsylvania’nın siyasetçi kadrosu da iyi bir başlık…
Büyük Ortadoğu Proje’sinin Türkiye ayağına ne dersiniz?
Hatta, “ne istedilerse verdiler de/neler verdiler”e!
Sahi, 3 Kasım 1996’da, Balıkesir-Bursa karayolunda, Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren Susurluk skandalı “bitti” ve artık “temiziz” diyebiliyor muyuz?
Fethullah Gülen ve cemaatinin devlet yapılanmasının ve siyaset içindeki uzantılarının hiçbir zaman detaylı olarak sorgulanmadığı bir Türkiye gerçeğinde, “Okullar için yer istedi, verdik… Olimpiyat dediler, her türlü desteği verdik… Ne istediniz de vermedik, ne isteniz de alamadınız” diyen bir Ankara’yı, o ne verdiniz sorusu noktasında hangi savcı sorguladı tam olarak? Haklısınız, sorgulamadı/sorgulayamadı… Peki, asıl soruların asıl muhataplarına sorulamadığı bir ülkede, “bitti” ve “temiziz” diyebiliyor muyuz?
Bu soruya hakkıyla cevap veremediğimizi itiraf edebiliyorsak eğer, Ankara’daki siyasilerin Pennsylvania yolculuklarını da hep es geçtiğimizi kabul edelim mi? Ederken de, bir cemaatin, koca devleti ele geçirmeye çalıştığı bir ülkede nasıl olur da cemaat-siyaset-siyasetçi ilişkisinde tek bir şüpheli bulamadığımızı da biraz düşünelim mi? Emniyet’ten TSK’ya, Milli Eğitim’den adli yapıya, bir hastalık gibi yayılan Gülen Cemaati’nin siyasi partiler içindeki ayağını yok sayan halimizi unutmadan ama… Pennsylvania yolculuğu yapan, “Hoca Efendi” dedikleriyle çektirdikleri fotoğrafları bir itibar malzemesi gibi paylaşanları yeterince konuşmadan, onun sayesinde devlet kadrolarında yer alabildiklerini açık açık itiraf edenleri işaret etmeden, sahi, “bitti” ve “temiziz” diyebiliyor muyuz?
Bunlar ve benzeri yazı dizileri için bizde neler yaşanırdı, bir düşünün… Bu başlıkları gazete manşetlerine taşıyanları ve olabilecekleri bir düşünün… Daha ilk günden yaratabilecekleri tartışmaları, depremleri, sarsıntıları bir düşünün… Günler geçtikçe, paylaşılacak o çok itibarlı isimlerin verecekleri tepkileri bir düşünün…
O yüzden de Bugün Kıbrıs gazetesi noktasında Halil Falyalı haberlerinin ne kadar büyük bir cesaret istediğini iyi anlayalım istiyorum ve biriken onca kirin akması adına onlara vereceğimiz desteğin ne kadar önemli olduğunu da…
Niye mi?
Halil Falyalı Yaşıyor yazı dizisi, Kuzey Kıbrıs’ın karanlık patronu Halil Falyalı ile Güney Kıbrıs’ın yeraltı baronu Loukas Fanieros arasında örülen karanlık ilişkilerin dışarıya taşan halinin bir karşılığı… Eldeki; yolsuzluk, rüşvet, kara para trafiği ve kayıp videolarla örülü çok bir karanlık tablo, anlayacağınız…
Aslında, hani bazı Türkiye dizilerinde dendiği gibi, “burada anlatılanların herhangi bir kişi ya da kurumla ilgisi yoktur” denseydi, gerçek isimler yerine başka başka isimler üzerinden anlatılsaydı her şey, sanırım herkesin “acaba kim” diye birbirine bakıp duracağı başka bir komedi yaşanacaktı, ama Ayşemden Akın ve Bugün Kıbrıs gazetesi bunu etrcih etmedi, her şeyi göze alarak açık açık yazdı, isim isim sıraladı!
Bundan sonrası mı?
Bence, en azından daha karanlık değil!
Cesur gazeteciler oldukça, karanlık hiç değil!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.