Amasra’da yaşanan maden faciasının en temel sebebi, gerekli yatırımların yapılmamış olmasıdır. Üretim için yapılan ilk yatırım sonrası, üretimin sürdürülebilirliği için de yatırım yapılması zorunludur
Özellikle Zonguldak yerel yazılı ve görsel basınında, TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu) Karadon, Kozlu ve Üzülmez Müesseselerinde üretimin durdurulduğu haberi yer aldı. Bu haber ulusal basında ise çok sınırlı şekilde yer buldu.
Aslında bu uygulama yeni değil. Geçmiş yıllarda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı iş müfettişlerinin yaptığı denetimlerin ardından hazırladıkları raporlar doğrultusunda da benzer durdurmalar yaşanmıştı. Bu müfettişler, ileride oluşabilecek kazalarda sorumluluk almamak adına bu tür raporları düzenlemektedir.
TTK Amasra Müessesesi de, 2015 yılında aynı bakanlığın hazırladığı rapor gereği birkaç günlüğüne üretimden men edilmişti. Şimdi ise Karadon, Kozlu ve Üzülmez Müesseselerinde üretim durdurulmuş durumda. Ancak burada en dikkat çekici konu, üretimin durdurulmasına yönelik ilk tepkinin GMİS (Genel Maden İşçileri Sendikası) tarafından verilmesidir. Sendika, ilgili bakanlığın hazırladığı raporu dahi görmezden gelerek üretimin sürdürülmesi için kamuoyu baskısı oluşturmaya çalışmaktadır.
2015 yılında Amasra’da da benzer bir şekilde üretim durdurulmuş, ancak söz konusu raporlar alelacele yok sayılarak üretime devam edilmişti. Bu kararın alınmasında GMİS’in etkisi büyüktü. Oysa olması gereken, sendikanın üyelerinin can güvenliğini sağlayacak tedbirlerin alınmasını talep ederek raporları dikkate almasıydı. Önceki durdurma kararlarının da görmezden gelinmesi sonucunda, Amasra Maden Faciası yaşandı.
Amasra’da yaşanan maden faciasının en temel sebebi, gerekli yatırımların yapılmamış olmasıdır. Üretim için yapılan ilk yatırım sonrası, üretimin sürdürülebilirliği için de yatırım yapılması zorunludur. Galeri açma ve bakım yatırımları, mekanizasyon (makine yenileme, bakım, ekipman temini), havalandırma ve güvenlik sistemleri, jeolojik etüt ve rezerv geliştirme çalışmaları, eğitim ve iş güvenliği yatırımları, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik giderleri karşılandığı takdirde, sağlıklı ve güvenli üretim mümkündür. Aksi halde, facialar kaçınılmazdır — ve maalesef kaçınılmamaktadır.
Türkiye’de yeraltı kömür madenciliğinde üretimin sürdürülebilirliği için mekanik altyapı bakım-yenileme, yeni galeri açma, güvenlik, çevre, eğitim vb. yatırımların toplam maliyeti ortalama 35-90 USD/ton’dur. Bu, üretilen ton başına yapılan yatırım miktarını ifade eder. Elbette bu değerler; madenin yaşı, üretim hacmi, jeolojik koşullar ve kullanılan teknolojiye göre değişiklik gösterir. Ancak bugüne kadar TTK’nın üretim müesseselerinde bu yatırımlar yeterince yapılmamıştır. Bu eksiklik, Çalışma Bakanlığı iş müfettişlerinin üretimi durdurmaya yönelik raporlar hazırlamasına neden olmaktadır. Fakat bu raporlar üst düzey yöneticiler tarafından çoğu zaman işlevsiz hale getirilmiştir. Sonuç ise, “fıtrat” diyerek geçiştirilen facialardır.
Amasra Maden Faciası’nın üzerinden yıllar geçti. Kazanın yaşandığı üretim panosu hâlâ kapalı. Yeraltındaki yangın devam ettiğinden, bilirkişiler henüz orada inceleme dahi yapamadı. Ancak buna rağmen mahkeme süreci tamamlandı. Sadece müessese yöneticileri ceza aldı. Ne TTK Genel Müdürlüğü’nden ne de başta Enerji Bakanlığı olmak üzere ilgili üst kurumlardan herhangi biri yargı önüne çıkarıldı.
Oysa hapis cezası alan bu yöneticiler, bir üst makam olan Genel Müdürlükten izin almadan tuvalete dahi gidemezler. Kazadan önce çeşitli bakanlıklar tarafından hazırlanan raporlar ve Sayıştay denetimleri her şeyi açıkça ortaya koymuş olmasına rağmen, sadece alt kademe yöneticiler cezalandırıldı.
Amasra Maden Faciası’nın nasıl gerçekleştiğini hatırlamak isteyenler, aşağıdaki linklerden biriyle kazadan hemen sonra sendika.org ile yapılan röportajı okuyabilir; böylece bir maden işçisinin gözünden olaylara tanıklık edebilir:
24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları ile birlikte devlet eliyle kömür üretiminden vazgeçildiği açıkça ilan edilmiştir. Bu tarihten itibaren kömür üretimi azalmış, kömür ithalatı ise artmıştır. O noktadan sonra artık ok yaydan çıkmıştır. Gerek yukarıda belirttiğim yatırımların yapılmaması, gerekse iş gücünün düzenli olarak azaltılması süreci adım adım işletilmiştir. Bugün itibarıyla TTK’nın tüm üretim müesseseleri alarm vermektedir. Mevcut koşullar devam ettiği takdirde, yeni maden faciaları yaşanması ne yazık ki olasıdır.
Bu nedenle TTK, üretim müesseselerinden Amasra ve Armutçuk’tan vazgeçmeyi planlamaktadır. Süreç, Karadon Müessesesi kalana dek adım adım uygulanacaktır. Kapatılacak müesseselerdeki iş gücünün, açık kalan müesseselere kaydırılmasıyla iş gücü sorunu kısa vadede ötelenebilecektir. Oysa yeraltı kömür üretiminde iş gücü hayati önemdedir. Bu alanda gösterilecek en küçük bir zafiyet, büyük facialara yol açabilir.
Bugün yeraltı kömür madenciliğinde uygulanan bu politikalar siyasi irade tarafından yürütülmektedir. Alınan ve alınacak tüm kararlar, siyasi aktörler tarafından belirlenmekte, bu kararlar bakanlıklar aracılığıyla uygulanmaktadır. Teknik altyapı ise Genel Müdürlükler tarafından, siyasilerin direktifleri doğrultusunda şekillendirilmektedir. Müesseselerdeki yöneticiler ise sadece verilen emirleri yerine getiren; ancak yasal sorumluluğu taşıyan kişilerdir. Bugün ceza alanlar bu kişiler olmuştur. Oysa asıl sorumlular, hâlâ yargı önüne çıkarılmamıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.