13 Haziran günü akşam saatlerinde; Karadeniz Ereğli Gülüç beldesi Hamzafakıhlı Mahallesi’ndeki Karadeniz Ereğli Organize Sanayi Bölgesi’nden salınan boyalı su ve atıkların tehlikeli bir kokuyla beraber dereyi kirleterek çevre felaketi oluşturmasına karşı, Karadeniz Ereğli Çevre Gönüllüleri açıklama yaparak mücadele çağrısında bulundu. Mahallede yaşayan gazeteci Hüseyin Orhan; kişisel hesabından kirletilen dereden canlı yayın yaparak “OSB’deki tesisler bir okulu eksik yapsınlar ama arıtma tesisi kursunlar. Karadeniz Ereğli’ye okul, cami yapıyorlar diye Karadeniz Ereğli halkını zehirleyemezler. Bu dereyi görün, davet ediyorum” çağrısında bulundu
13 Haziran günü akşam saatlerinde; Karadeniz Ereğli Gülüç beldesi Hamzafakıhlı Mahallesi’ndeki Karadeniz Ereğli Organize Sanayi Bölgesi’nden salınan boyalı su ve atıkların tehlikeli bir kokuyla beraber dereyi kirleterek çevre felaketi oluşturmasına karşı, Karadeniz Ereğli Çevre Gönüllüleri açıklama yaparak mücadele çağrısında bulundu. Mahallede yaşayan gazeteci Hüseyin Orhan; kişisel hesabından kirletilen dereden canlı yayın yaparak “OSB’deki tesisler bir okulu eksik yapsınlar ama arıtma tesisi kursunlar. Karadeniz Ereğli’ye okul, cami yapıyorlar diye Karadeniz Ereğli halkını zehirleyemezler. Bu dereyi görün, davet ediyorum” çağrısında bulundu.
Karadeniz Ereğli Çevre Gönüllüleri’nin yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
Karadeniz Ereğli Organize Sanayi Bölgesi (OSB) içerisinde yer alan sanayi tesisleri, bölge köylerinin tarımsal sulama amacıyla kullandığı dereye boyalı ve zehirli atıklar bırakarak büyük bir çevre felaketine yol açmıştır. Sanayi tipi arıtma tesislerinin eksikliği, bölgedeki yaşamı ve ekosistemi tehdit etmektedir.
KDZ. Ereğli OSB bünyesinde özellikle galvaniz, alüminyum fabrikaları ve benzeri ağır sanayi işletmelerinin bulunması, çevre kirliliği riskini artırmaktadır. Geçtiğimiz yıl galvaniz fabrikası tarafından dereye bırakılan boyalı su atıkları nedeniyle Çevre İl Müdürlüğü ve jandarma çevre timleri tarafından numune alınmış ve para cezaları uygulanmıştır. Ancak bu yaptırımların yeterli olmadığı, dün akşam yaşanan olayla bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
13 Haziran akşam saatlerinde Ereğli OSB’den salınan boyalı su ve atıklar, korkunç bir kokuyla birlikte dereyi simsiyah boyamıştır. Bu dere güzergâhında yer alan Hamzafakıllı, Topçalı ve Bölücek köyleri, tarımsal faaliyetlerini ve sebze seralarını bu dereden sağladıkları su ile sürdürmektedir. Yaşanan bu durum, bölge halkının sağlığını ve geçim kaynaklarını doğrudan tehdit etmektedir.
Bölgede yaşayan gazeteci Hüseyin Orhan, olay yerinden yaptığı canlı yayınla duruma dikkat çekmiş ve yetkililere seslendi:
Karadeniz Ereğli Hamzafakıhlı Mahallesi’nde yaşanan dere kirliliğine dikkati çeken gazeteci Hüseyin Orhan, “Hamzafakıhlı, Topçalı ve bu bölge seralarla yaşamını sürdürüyor. Bu bölgede seralar var. Bu bölgede geçen derede biz balık tutardık. Şu an bu dere inanılmaz bir görüntü, simsiyah, inanılmaz derecede bir koku, enteresan bir görüntü. Ne yazık ki bu görüntüye, zehirli suyun akmasına hiçbir yetkili ses çıkartmadı. Bu su dereden Gülüç Irmağı’na, Bölücek Irmağı’na akıyor, oradan da Gülüç’ten denize akıyor. Kokudan durulmuyor. Sayın Vali, Sayın Kaymakam, Sayın Milletvekilleri, sahip çıkın! OSB’deki tesisler bir okulu eksik yapsınlar ama arıtma tesisi kursunlar. Karadeniz Ereğli’ye okul, cami yapıyorlar diye Karadeniz Ereğli halkını zehirleyemezler. Bu dereyi görün, davet ediyorum!
Yaşanan bu çığlığın ardından Çevre İl Müdürlüğü yetkililerinin denetim için bölgeye geldiği görüldü.
OSB’ler, Batı Karadeniz’de hava, su ve topraklarımızı en çok kirleten kurumlar haline gelmiştir. Kuruluş aşamalarında projeler ve Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinde her konuda taahhütler verilmesine, sanayi tipi arıtma tesisleri öngörülmesine, hava kirliliği için filtreler ve birçok önleyici tedbir sıralanmasına rağmen, işletmeler çalışmaya başladığında hiçbir önlem almadan, denetimsizce ve altyapısız “gecekondular” gibi faaliyet göstermektedir.
OSB’ler, yönetim, denetim ve idari açıdan sorunlu kurumlar olmaya devam etmektedir. OSB Yönetimleri, Vali, Kaymakam, özel idare ve büyük şirket temsilcilerinden, ayrıca OSB müdüründen oluşmaktadır. Mülki amirlerin, OSB’lerde yaşanan sorunları ve çevreye verdiği zararları denetleyecek merciler olmasına rağmen OSB Yönetimlerinde yer alması, çevresel denetimleri ve yaptırımları işlevsiz hale getirdiği kanaatindeyiz.
Bu nedenle, OSB’lerin kuruluş, yönetim ve denetlenmesi sürecinin acilen yeniden yapılandırılması bir ihtiyaçtır. Çevre bakanlığının denetimleri, meslek örgütleri ve yerel yönetimler ile ortak yapılması ve bu kurumlara yaptırım yetkisi verilmesi, OSB’lerin yarattığı çevre sorunlarına etkin müdahalenin önünü açabilecektir.
Sendika.Org/Zonguldak