Kapitalist sistemin en güçlü hamlelerinden biri, umudu mücadele yerine “yatırıma” bağlamaktır. Artık geleceğe dair beklentiler, kolektif bir direnişten ziyade, “bir hisse senedi tutar da yükselirse” gibi piyasa risklerine teslim edilmiş bir liberal umut anlayışına dönüşür
Ekonomik krizler, sadece cüzdanlarımızı değil, aynı zamanda düşünce biçimlerimizi ve toplumsal mücadele hattımızı da derinden etkileyen süreçlerdir. Kapitalist modernite, bu kriz anlarını ustaca kullanarak, emekçileri ve devrimcileri kendi safına çekmek için ince bir ideolojik taktik geliştirir: Borsa, kripto para ve diğer yatırım araçları. Bu mekanizmalar, aslında kolektif direnişi zayıflatarak bireysel kurtuluş yanılsamasına sürüklemenin bir aracıdır.
Sistem, ekonomik krizleri birer “yatırım fırsatı” olarak sunarak, emekçilerin dikkatini kapitalist sömürünün gerçek nedenlerinden uzaklaştırır. Bu retorik, krizle mağdur edilen bireyleri birer kâr hırsına sürükleyerek, onları kendi çarkının içine çeker. Bir zamanlar toplumsal dönüşüm hayali kuran devrimciler ve bilinçli emekçiler, bu maddi kaygılarla borsa ya da kripto piyasalarına yöneldiğinde, kolektif mücadele ve sınıf dayanışması gibi temel değerlerden uzaklaşabilirler. Bireysel kurtuluş fikri öne çıkarak, “tek başıma kurtulabilirim” yanılgısına yol açar. Bu durum, devrimci enerjinin dağılmasına ve mücadele azminin törpülenmesine neden olur.
Kapitalist sistemin en güçlü hamlelerinden biri, umudu mücadele yerine “yatırıma” bağlamaktır. Artık geleceğe dair beklentiler, kolektif bir direnişten ziyade, “bir hisse senedi tutar da yükselirse” gibi piyasa risklerine teslim edilmiş bir liberal umut anlayışına dönüşür. Bu, bir mücadele değil, riskli bir umut ticaretidir. Sistem, bu yolla devrimci özneyi “mücadele eden” bir kişiden, gün boyu ekran başında “borsa takip eden” birine dönüştürür.
Ekonomik krizle mücadele etmek yerine, emekçiler “döviz artarsa maaşım erir”, “borsa yükselirse biraz kurtarırım” gibi düşüncelerle sisteme uyumlanmaya zorlanır. Bu, sınıf bilincini derinden aşındıran tehlikeli bir durumdur. Bireysel kâr ve rekabetçi piyasa mantığı, dayanışma kültürünü zayıflatır. Herkesin başkasının kaybı üzerinden kazanç sağladığı bir ortamda sınıf dayanışması zedelenir. Borsaya giren birey, farkında olmadan mevcut düzenin işleyişini kabullenmeye başlar; şirketlerin değerini, piyasaların istikrarını ve faizleri önemsemeye başlar. Bu da devrimci zihniyeti sistem içine çekerek liberal değerlerle uyumlu hale getirir.
Küçük yatırımcı olan emekçiler, kendilerini bazen “sermayedar” gibi görebilir. Bu sınıfsal bulanıklık, onları ideolojik olarak liberal bireylere dönüştürebilir.
İdeolojik bir zeminden yoksunluk, bireyin sistem içi araçlara karşı politik mesafesini kaybetmesine neden olur. Borsa, ideolojik donanımı eksik bir birey için “herkesin kullanabileceği masum bir yatırım aracı” gibi görünebilir. Oysa borsa, sermaye düzeninin öz aracıdır. Bu araçlara politik bir anlam yüklenmezse, kişi sistemin değerlerini içselleştirmeye başlar. Amaç toplumsal dönüşüm değil, kişisel kazanç olur ve bu da dayanışma yerini kazanca bırakır.
İdeolojik rehberlik olmadığında, birey krize karşı çıkmak yerine sistem içi çözümlere sarılır: “Borsa oynarım, paramı korurum.” Bu da sistemi değiştirme fikrini değil, sisteme uyum sağlama arzusunu güçlendirir.
Sistem, ekonomik krizle emekçileri boğarken, bir yandan borsa ve yatırım araçlarıyla onları bireysel çıkışlara yönelterek devrimci mücadele hattını zayıflatır. Bu nedenle, ekonomik kriz dönemlerinde sınıf bilincini korumak, kolektif çözüm yollarını güçlendirmek ve piyasa mantığına karşı bilinçli bir ideolojik direnç sergilemek hayati önem taşır. Unutmayalım ki, gerçek kurtuluş bireysel spekülasyonlarda değil, topyekûn bir sınıf mücadelesinde yatar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.