Murathan Mugan’ın dediği gibiyim; “Öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum”!
Murathan Mungan ne güzel demiş;
Yorgunluk benim genel halim… Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben, aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum! Öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum! Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum…
Haklısınız, sadece beni değil, kim bilir kaçımızı tanımladı bu ruh hali…
Aslında, hepimizden daha da yorgun olan gündem; çokça Ekrem İmamoğlu’ydu, CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalardı, atanan kayyumlar ve “Ne olacak?” sorusunun cevapsızlığıydı, ama araya bir anda İsrail – İran çatışması girdi, olası “bölgesel savaş” korkuları da, hatta “Suriyeliler evlerine dönüyor” diye sevinirken, bu defa da ülkelerindeki savaşın genişlemesinden korkan İranlıların “Türkiye güvenli ülke/oraya gideriz” mesajlarının kalabalığına takılı kaldık bir anda…
Yok, “Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken” diyen ruh halim, geriye tek bir adım bile atmıyor, sabit de değil ama, her gün çıtasını biraz daha yükseğe çıkartıyor…
Tüm bunlar olurken, “Anayasa değişsin” diyen AKP/MHP ikilisinin DEM ve PKK ile dansını izliyorum, barış denenin umut olduğu ülkemde, acaba demeden kabullenmek de istiyorum herşeyi de, olmuyor… Anayasa’nın “değiştirilemez” denilen hükümlerini çöpe atmaktan bahsedenleri izliyorum, aynı dansın ritimleri arasında…
Tam da bu arada, 25 yıllık AKP iktidarının, MHP destekli ‘toplum mühendisliği’ harikası demokrasi modelinde bizlere nefes alanı yaratmasını umduklarımız geliyor akla, bana verdikleri fotoğraf karelerinde duruyorum o yüzden, açıklamalarında alıyorum molalarımı, yarattıkları garip savunma hatlarında şekillenen halleri ise unutulmazlarım arasında yer alıyor…
Eldekini anlatmanın en iyi yolu, dün denenin bir unutulmazını hatırlamak sanırım!
Tarihler, 17 Temmuz 2018’i gösteriyor…
Paylaşım, Anadolu Ajansı’ndan;
Erdoğan: “(İnce) Arşivlerde, bu seçimlere kadar senin camide namaz kılarken çekilmiş tek bir resmin var mı”?
Bu konu, o dönem de sonrasında da çok tartışıldı, ki politize olmuş dinin Ankara’sında bugün bu söylem, anlaşılan o ki, siyasetin de ciddi açlık çektiği bir alan halini almış, ki CHP adına, Özgür Özel için son dönem paylaşılan fotoğrafların altına yazılan notlar da bunun karşılığı gibi…
Ufak bir hatırlatma; her bir mesaj, Özgür Özel’in camide çekilmiş fotoğraflarının altına eklenmiş!
Mesela;
“…cuma namazını Hatuniye Camii’nde kıldı ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı”!
“…Hatuniye Camii’nde okutulan mevlide katıldı”!
“…bayram namazını, Manisa Hatuniye Camii’nde kıldı ve vatandaşlarla bayramlaştı”!
Tanrı inancı kuvvetli ve inançları noktasında insanların korunaklı alanlarda özgürce yaşamalarını savunan biri olarak, siyasetin, “…senin camide namaz kılarken çekilmiş tek bir resmin var mı?” sorusunu soran Erdoğan için, en sonunda “zoru başarmış” diyorum kendi kendime!
Artık var, halindeyiz…
Biz de inançlıyız, savunmasındayız…
Bizi buradan vuramazsınız, eylemselliğindeyiz…
Sizi bilmem ama, ben, Murathan Mugan’ın dediği gibiyim; “Öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum”!
Hayat bizi bu kadar yorarken, bize umut olmasını beklediğimiz siyasetin de artık aynı heybenin içinde debelenip durmasını izlemek çok üzücü…
‘Ben de sizdenim’ demek için vazgeçtiğimiz şeylerin bu kadar artmış olması en çok da…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.