Konu, coşku olmadı, hatta o coşku da sevinç de unutuldu, kadının kırmızı askılı bluzunun dekoltesi konuşuldu! Bu dekolteyi veren TRT’ye şikayet telefonları dahi yağdı! Kolay değildi tabii, “din/namus/ahlak” elden gidiyordu ve müdahale de şarttı!
Son yıllarda kadına yönelik artan şiddet, cinayet, ötekileştirme ve sindirme politikalarının kalabalığında sahaya çıkan Filenin Sultanları; şiddete uğrayan, cinayete kurban giden, ötekileştirilen ve sindirilen ülke kadınlarının Türkiye’sinde, erkek egemen sistemin savunucularına “haddinizi bilin” dercesine varlar! Aldıkları her galibiyet ve sayının ardından verdikleri poza etiketlenen o kadın gücü, muhafazakar yapıya da bir mesaj, çoğuna göre!
15 Temmuz’un FETÖ’sünden ders almayanların coğrafyasında adları giderek daha fazla Ankara ve siyasetle anılan tarikatların, giydikleri şort üzerinden topluma hedef göstermeye çalıştıkları Sultanlar/kadınlar mı?
Son Amerika zaferinden sonra bir başka konu üzerinden gündemdeler!
Aslında, onları ekonomi sınıfının dar koltuklarına sıkıştıran ve bunu da “bilmiyorduk” ya da “hallederiz” üzerinden halının altına süpürmeye çalışanların olduğu bir zihniyet noktasında “bu daha ne ki” diyoruz da, konuşalım yine de…
Son Amerika maçını, canlı olarak, bu ülkenin anlaşmalı bir kanalı üzerinden veren TRT, Sultanlar’ın her sayısının coşkusunda ekrana ara ara gelen kırmızı kıyafetli bir kadın seyircinin, elinde Türk Bayraklı coşkusunu paylaştı paylaşmasına da… Konu, coşku olmadı, hatta o coşku da sevinç de unutuldu, kadının kırmızı askılı bluzunun dekoltesi konuşuldu! Bu dekolteyi veren TRT’ye şikayet telefonları dahi yağdı!
Kolay değildi tabii, “din/namus/ahlak” elden gidiyordu ve müdahale de şarttı!
Maç bitti.
TRT bir açıklama yaptı:
Kamuoyunun bilmesini isteriz ki, maçın çekimini ve rejisini, ev sahibi ABD’li yayın kuruluşu gerçekleştirmiştir… TRT spor ve maçı yayınlayan tüm yayın mecraları, ABD’li yayın kuruluşunun anlık ilettiği görüntüleri müdahale imkanı olmaksızın ekrana yansıtmıştır… Dolayısıyla, yayın politikamıza tamamıyla ters olan bu görüntü, ABD yayın kuruluşu kaynaklıdır ve bu durumdan duyulan rahatsızlık da karşı tarafa iletilmiştir…
Bir tanesi demiş ki, “Merak ediyorum, ‘yayın politikamıza tamamıyla ters olan bu görüntü’ derken, o görüntüde, bizim, bu olaylar patlak verene kadar fark edemediğimiz ne vardı?”
Cevap, bana yazan kadın okurlardan birinden gelmiş:
Türbanlı bacım hikayesi üzerine inşa ettikleri ülkede öylesine ahlaklı (!) ve öylesine dindar (!) bir yapı inşa ettiler ki, ne namussuzluk var artık, ne de rüşvet ve iltimas! Okulları bile imam hatip yaparak öylesine ilkeli bir toplum mühendisliği örneği ortaya koydular ki, ne adaletsizlik kaldı ülkede, ne de kadın-erkek eşitsizliği!
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ülke tarihine damgasını vurmuş Gezi sürecinin kadınlarına “sürtük” derken, kimseler utanmadı, bu kelimeyi televizyon ekranlarından verirken! Hatta “yayın politikamıza aykırı” bile demedi! Kadına “sürtük” diyenlerin ülke yönettiği bir coğrafyada, kadınların zaferi için tüm coşkusuyla elinde ülke bayrağıyla dans eden bir kadının göğüslerine bakıp “abdestim bozuldu” diyenler yüzünden, bu ülkenin devlet televizyonu özür diliyor! Niye mi? Sadece kıyafetleri üzerinden peygambere benzeyen, ama kapitalist düzenin tüm nimetlerinden dibine kadar yararlananlar yüzünden! Dişlerini, sırf peygambere benzeme telaşıyla misvakla karıştıran, ama gavur diye aşağıladıkları ve cehennemlik dediklerinin ürettiği en lüks arabalara binmekten, en ileri teknoloji telefonları kullanmaktan, en görkemli evlerde oturmaktan çekinmeyenler yüzünden! Kendileri hayatın her aşamasında at koştururken, kadınları ve hatta minicik kız çocuklarını bile metrelerce örtüler altına gizleyip, onları “potansiyel günah tohumu” ilan edenler yüzünden!
Gündüzü ayrı, gecesi ayrı olanlar yüzünden!
Onlar, gözlerinin içine dik dik bakan kadınlardan korkuyorlar… Sporda kadının elde ettiği zafer de onların gözüne dik dik bakarken, “buradayım” diye de ekliyor ya, asıl sorunları da bu! Ama korkmaya da devam etsinler… Çünkü ne elde bayrak coşkumuz bitecek, ne de “buradayım” diyen kadınlarımız…”
TRT’nin özür paylaşımı sonrası ben de şunu yazmıştım;
Merak ediyor insan, ki hangi zihniyette olanlar size şikayet etti de ekrana gelen bir kadın seyircinin coşkusu için özür dilediniz? Ama siz de haklısınız! Biz, maçın coşkusuyla eğlenen bir kadını izledik, siz ise kadını cinsel bir obje haline sokan detayları! Bence, bu özür, verdiği mesaj noktasında, dibine kadar kadına şiddet! Demem o ki, özrünüz kabahatinizden büyük…
Haklısınız. Nokta!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.