Yemen’in krizi hepimizin krizi – Robert Koehler
Bu, insan eliyle yaratılmış bir kriz. Ya da bundan daha azı – insan içgüdüsünün en kötüsünün bir krizi mi? Yemen’de, kolera ve kıtlık, kendi davalarını zafere ulaştırma yolundaki insanlar tarafından ortaya çıkarıldı

Bu, insan eliyle yaratılmış bir kriz. Ya da bundan daha azı – insan içgüdüsünün en kötüsünün bir krizi mi? Yemen’de, kolera ve kıtlık, kendi davalarını zafere ulaştırma yolundaki insanlar tarafından ortaya çıkarıldı. Acı çeken ve ölen çocukların yüzleri –yani, bu gidişin sonuçları– bir sarsılmayı kışkırtıyor. Açıkça yanlış bir şey bu fakat jeopolitik olarak herhangi bir şey değişir mi?
Tıkır tıkır işleyen bir ekonominin ihtiyaçlarının yanında ufacık bir kolera –kusuruma bakmayın, modern tarihte önlenebilir olan bu hastalığın en berbat salgını– nedir ki?
Devletin bilgisayarında porno izlediği iddiasıyla Britanya Başbakanı Theresa May’in kabinesinden atılmadan bir hafta önce, eski Başbakan Yardımcısı Damian Green, Guardian‘da alıntılanan sözlerinde, Suudi Arabistan’a Britanya silahlarının satışının şu nedenle gerekli olduğunu söylüyordu: “Savunma sanayimiz, iş ve refah yaratmak açısından aşırı derecede önemlidir.”
Bu açıklama bir skandal falan değildi – her zamanki şeylerden biriydi. Yine, Büyük Britanya, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki Husi isyancılara karşı yürüttüğü yıkıcı savaşı sürdürmek için ithal ettiği silahların kesinlikle sadece dörtte birini temin ediyor. Amerika Birleşik Devletleri ise yarısından fazlasını; ve 17 başka ülke de bu piyasada iş yapıyor.
Bu ülke sayısı, çok sayıda kazananın ve sadece birkaç tane kolayca görmezden gelinen kaybedenin olduğu savaştaki dünyanın önemli bir kısmına karşılık geliyor. Kaybedenler, uluslararası oyuncular bölgesel egemenlik için mücadele verirken, katlanmaya zorlandıkları cehennemi daha da şiddetli hale getiren kıtlık ve salgın hastalıkla birlikte bir umutsuzluk cehennemine dönüşmüş olan Yemen’in nüfusunun büyük kısmıdır.
Bu cinnet hali, uygarlığın şafağından bu yana sürüyor. Fakat savaşa karşı yükselen sesler her zamanki gibi dışlanıyor ve siyasi etki yaratamıyor. Savaş, bir ahlaki meydan okumaya karşı duyarlı olmamak için siyasi ve ekonomik olarak fazlasıyla kullanışlıdır.
Barbara Ehrenreich Blood Rites kitabında “Bizim savaşa dair anlayışımız, … kabaca 200 yıl önce hastalıklara yönelik teorilerimiz kadar kafa karışıklığı ile malul ve gelişmemiştir.” demektedir.
İnsan eliyle yaratılmış kriz
Bu gözlem, “Yemen’deki kolera salgını, bir milyondan fazla şüpheli vakanın bildirilmesi ve 2.200 civarında ölüme yol açmasıyla, modern tarihin en geniş ve en hızlı yayılan hastalık salgınıdır” sözleri düşünüldüğünde, ilginç bir gözlem. Guardian‘dan Kate Lyons’a göre, “Günde yaklaşık 4.000 şüpheli vaka bildiriliyor ve bunların yarısından fazlası 18 yaşın altındaki çocuklar. … Beş yaşın altındaki çocuklar toplam vakaların dörtte birini oluşturuyor.”
Lyons, yazısında Yemen’deki Save the Children adlı STK’nın yöneticisi Tamer Kirolos’tan alıntı yaparak şunları söylüyor: “Bunun insan eliyle yaratılmış bir kriz olduğuna kuşku yoktur. … Kolera, ancak sağlık hizmetleri her anlamda tamamen çöktüğünde başını kaldırabilen bir hastalıktır. Çatışmanın bütün tarafları, kendimizi içinde bulduğumuz acil duruma yönelik sorumluluk almak zorunda.”
Tekrarlıyorum: Bu, insan eliyle yaratılmış bir kriz.
Stratejik güç oyununun bir parçası
Bu stratejik güç oyununun sonuçları, Yemen’in sağlık hizmetlerinin ve kamu sağlığı sistemlerinin çökmesini de içeriyor. Yemen, Tanrı aşkına, temiz suya erişimini her gün daha fazla kaybediyor.
Bütün bunlar ise stratejik güç oyununun birer parçası. Londra Ekonomi Okulu’ndan araştırmacı Martha Mundy’ye göre, İran tarafından desteklenen Şii isyancıları bozguna uğratmak adına, Suudi koalisyon, bombalama kampanyasıyla “gıda üretimini ve dağıtımını imha etmeyi amaçlıyor.” Ben bunu okuduğumda, elimden hiçbir şey gelmedi fakat aklıma ABD’nin Vietnam Savaşı boyunca ekili ürünleri ve orman örtüsünü imha etmek için o berbat Portakal Gazı da dahil 20 milyon galon bitkikıran ilacını kullandığı stratejisi Ranch Hand Operasyonu geldi.
Bu türden eylemleri hangi askeri ya da siyasi hedef haklı gösterebilir? Savaşın gerçekliği bütün tanımları, bütün zorbalıkları açıyor.
Küresel savaş-karşıtı hareketin çekiciliği ise, gördüğüm kadarıyla, elli yıl öncesinden daha düşük. ABD siyaseti akla uygun olana yönelik kendisini değiştirmek yerine, güvenli geleceği yıkıyor. Ne de olsa başkanı Donald Trump.
Trump’ın geçtiğimiz salı günü yaptığı “Birliğin Durumu” başlıklı konuşmasını takiben, simgesel Kıyamet Saati’ni gece yarısını vurmasına iki dakika kalaya ayarlamış olan Atom Uzmanları Bülteni bir açıklama yayımladı:
Büyük nükleer aktörler, çok pahalıya mal olacak ve kaza ve yanlış algılama olasılıklarını arttıracak yeni bir silahlanma yarışının eşiğindeler. Yerkürenin dört bir yanında, ulusların nükleer cephaneliklerine dönük yatırımları nedeniyle, nükleer silahlar daha az kullanılabilir iken daha fazla kullanılabilir halde ateşlenmeye hazırlar. Başkan Trump, geçen gece yaptığı Birliğin Durumu konuşmasında, açıkça ‘nükleer cephaneliğimizi modernize etmek ve yeniden inşa etmek zorundayız’ sözlerini sarf etti. …
Nükleer Durum Dergisi’nin gelecek sayısının sızan kopyalarında, ABD’nin daha az güvenli, daha az sorumluluk sahibi ve daha pahalı bir hattı benimsemek üzere olduğu ileri sürülüyor. Atom Uzmanları Bülteni, Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Rusya gibi ülkelerin gitmekte oldukları yöne ilişkin endişelerinin atını çizmektedir; ve bu yeni gerçekliğe doğru gidişin hızı artmaktadır.
Bu, insan eliyle yaratılmış bir kriz. Ya da bundan daha azı – insan içgüdüsünün en kötüsünün bir krizi mi? Yemen’de, kolera ve kıtlık, kendi davalarını zafere ulaştırma yolundaki insanlar tarafından ortaya çıkarıldı. Acı çeken ve ölen çocukların yüzleri –yani, bu gidişin sonuçları– bir sarsılmayı kışkırtıyor. Açıkça yanlış bir şey bu fakat jeopolitik olarak herhangi bir şey değişir mi?
Şiddet halen daha güvenliğin bir gerekliliği olarak satılıyor. “Nükleer cephaneliğimizi modernize etmek ve yeniden inşa etmek zorundayız.” Yine, en azından şiddetin kendisinden başkalarına yöneldiğini düşünenler tarafından satın alınıyor.
[Counterpunch’taki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.