…Tekbir sesleri yaklaşıyordu. Belleğimizde ise Lazkiye’de akrabalarımızın kurban gittiği katliamlar hala taze
…Tekbir sesleri yaklaşıyordu. Belleğimizde ise Lazkiye’de akrabalarımızın kurban gittiği katliamlar hala taze
Köy berberi Maan’da Haddur katliamını anlatıyor:
Maan köyü Hama’dan 20 km uzak. Teröristler, çoğu Haddur ailesi üyesi çok sayıda sivili keserek şehit etti. Kurtulanlardan birisi anlatıyor: “Dayım Hikmet Haddur’un evinde toplandık. Kendisi, ayağını felç eden hayat zorluklarına rağmen daima gülümsediği için köyde “gülümseyen felçli” lakabıyla bilinir.
Erzaklarımızı yangınlar yemeğe başladı, her yerden havan topları sesleri yankılanıyordu. Tekbir sesleri yaklaşıyordu. Belleğimizde ise Lazkiye’de akrabalarımızın kurban gittiği katliamlar hala taze.
Çoğunluk, çocukları alıp kaçmaya karar verdi ama yaşlılar köyde kalmayı tercih etti. “Biz ihtiyarlar kalacağız. Ölürsek hasat zamanında bizi hatırlayın, bahçelerimizi kanımızla sularız” dediler. Gidecek olanlar, köyden çıkmaya başladığında silahlı milislerin sesleri yaklaşıyordu, garip lehçelerle sesleniyor. Bazıları Afgan elbisesi giyiyordu; kurşun ve havan mermileri evlerimizin üzerine düşmeye devam ediyordu”
Haddur ailesi üyesi anlatmaya devam etti: “Veda zamanı geldi. Birbirimizle vedalaşırken zor anlar yaşadık. Dayım Hikmet Haddur kaldı. Gülümseyen Felçli dayımla vedalaştık; ayağını öptüm, gözyaşımı ayağının üstüne akıttım. Bana el salladığında el çizgileri, ondan kalan gördüğüm en son şeydi”
“Bu son vedaydı. Çıktığımızdan bir saat sonra dayım Hikmet Haddur vahşi bir şekildi kesildi”
Köyün berberi olan Haddur üyesi genç adam, dayısını anlatıyor: “Hikmet, ihtiyar ve fakirdi… Bütün köylüler gibi çiftçiydi. Saçını nasıl kestiğimi iyi hatırlıyorum, her defasında benimle şaka yapıp ak saçını siyaha boyamamı isterdi.. Oysa kalan saçları neredeyse sayılıydı”
Berber, kısık bir sesle ve neredeyse göz yaşı akacak bir durumda “Şimdi bu adamın kellesinin ev avlusunda yuvarlandığını hayal edemiyorum” dedi.
Silahlı milisler, köyde kalanlara saldırmakla yetinmedi. 5 km uzaklığında ve orduya ait bir barikatı olan Kevkeb köyüne kaçanlara da saldırdılar. Şehit edilenlerden birisi “Ferize Haddur” adında bir kadın.
Görgü tanığı şöyle anlattı olayı: “Gece çok karanlıktı… Çocuklarını taşıyan kadınların çığlıkları hala her akşam beni yeniden öldüren bir kabus oldu… Tekfirciler, havan mermileri ve keskin nişancılarıyla bize saldırmaya devam ettiler. Bizden altı kişiyi daha şehit ettiler… Amcamın kızı Ferize, yolda şehit oldu”
Gözyaşı yüzünde çizgi çizgi akan genç bana bakıp soruyor, “Amcanın kızı yolda öldürülüyor ve cesedini getirememe duygusunun ne olduğunu bilir misin?”
“Bu insanların ne suçu vardı? Beldemizde bir askeri birlik yok, biz kimseye karşı silah taşımadık. Barış içinde yaşıyorduk” diye sitem eden berber Haddur, “Şimdi kuzenimi ağaçların arasında atılmış vaziyette, soğuduğunu ve acıktığını hayal ediyorum” diye de ekledi.
Öykü burada bitmedi. Haddur anlatmaya devam ediyor: “Kurtulmamızın ertesi gününde yabancı bir kişi bizi arayıp cesetlerin biri üzerine bizimle pazarlık yapmaya başladı. Cesedin karşılığında iki milyon lira istedi. Bizim mali durumumuz, bu kadar parayı ödemeye izin vermez, onun “ahlakı” da cesedi karşılıksız bize teslim etmeye de izin vermedi. Büyük ihtimalle tehdit ettiği gibi onu yakmıştır”
[15 Şubat’ta Al Ahed News’de yayımlanan Arapça orijinalinden Somer Sultan tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.