Şırnak Uludere’de 28 Aralık’ı 29 Aralık’a bağlayan gece çoğu çocuk yaşta 35 Kürt köylüsünün katledildiği olayda ilk inisiyatifi o aldı. Olayı sosyal medyada duyurdu, Bakanları telefonla aradı, bölgeye gitti, cenazeleri kaldırdı, taziye çadırında ev sahibi oldu. Bu öne çıkışı nedeni ile de AKP’nin ve AKP medyasının hedefi oldu. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’la, Uludere katliamı […]
Şırnak Uludere’de 28 Aralık’ı 29 Aralık’a bağlayan gece çoğu çocuk yaşta 35 Kürt köylüsünün katledildiği olayda ilk inisiyatifi o aldı. Olayı sosyal medyada duyurdu, Bakanları telefonla aradı, bölgeye gitti, cenazeleri kaldırdı, taziye çadırında ev sahibi oldu. Bu öne çıkışı nedeni ile de AKP’nin ve AKP medyasının hedefi oldu. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’la, Uludere katliamı ve sonrasında yaşananlar üzerine konuştuk. Kaplan’a göre Kürt’lerdeki kopuş, korucuları bile devletle karşı karşıya getirecek bir güven kırılması ile büyüyor.
Uludere’de köylülerin bombalandığını duyduğunuzda ilk tepkiniz ne oldu?
Bana İl Başkanımız gece 2.00’de, olaydan iki saat sonra haber verdi. Şok oldum. Böyle bir olay bugüne kadar orada yaşanmamıştı. Bölgeyi iyi bilirim. Her bölgede bir tabur vardır. Kaçakçılık askerin bilgisi dahilinde yapılıyor, onu da bildiğim için doğrusu inanamadım.
Oradaki köylülerden dehşet verici haberler aldık. Asker yolu kesiyor ve köylüler orada üç
saat bekletiliyor. Arkasından dört F-16 uçağı gelip bombalıyor. Böylesi bir toplu katliamın yaşanması tek kelimeyle dehşet vericiydi.
“Bir grup bombalardan korunmak için kayalıkların altında mağaraya sığınmışlar. Ama bombalamayla kayalıkların altında kalmışlar. Onların çıkarılması ayrıca bir problem, iş makineleri gerekiyor” şeklinde haberler geldi. İlk gidenler, “Gittiğimizde cesetler hala yanıyordu ve 4-5 km bir alanda bombaların tesiriyle karlar erimiş, cesetler paramparça olmuştu” dediler. Yaralı olan 13 kişi de geç müdahale sonucu yaşamını yitirdi. Köylülerin olanaklarıyla getirildiler. Her taraf askeri birlik olmasına rağmen maalesef hiçbirisi olay yerine ne geldi ne ilgilendiler. Bu da bu katliamın bilinçli, planlı ve önceden tasarlanarak yapıldığının işaretiydi. O saatten itibaren ROJ TV muhabirleri oradan canlı yayına geçti. Sabaha karşı 3.00 itibariyle twitter’da olayı duyurdum. Ama maalesef medya bu olayı duyduğu halde 15 saat boyunca yazmadı. O ayrı bir dehşet konusuydu.
Sabah uçağıyla eş başkanlar ve milletvekilleriyle olay yerine gittik. Tek kelimeyle dehşet vericiydi. Yaşları 13-25 arası 35 genç… O insanlar hiçbir zaman yukardan bomba atılacak da öldürülecekler gibi bir ihtimali düşünmüyorlardı.
Olaydan kurtulan biri yaralı iki kişi vardı. Tanıklıklarını anlatınca, Genelkurmay açıklamasından sonra bu da basına düşmeye başladı. Bu olayı gizleme imkanını yitirdiler. Toplu taziye günü Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, bakanlar ve AKP milletvekillerinin geleceği öğrenilince kaymakam, vali, emniyet, komutanlar, AKP ilçe ve belde başkanları toplantılar yapıp “bakanlarımız geliyor, onları karşılayalım” diye her ilçede toplu çıkışlar yaptılar. Mağdur aileler buna büyük bir tepki gösterdi. “Dün katliamı destekleyen açıklamalar bugün bu taziyeye gelmek acımıza daha büyük acı katacaktır, kabul etmiyoruz” dediler. Gençler çok öfkeliydi.
‘KAYMAKAMI BEN KURTARDIM’
Gittiğimizde AKP milletvekili, il başkanı, eski milletvekili ve iki belde başkanının orada olduğunu gördüm. Kaymakam da öyle gelmişti. Bir pankart vardı içeride “33 kurşun şimdi de Uludere’de, katil Erdoğan” gibi bir slogan vardı. Kaymakam indirsinler gibi bir şey söylemiş. Bir ara basınla bir söyleşi için dışarıdaydım. Benim orada olmadığım bir saatte kaymakam çıkınca öfke patlamasıyla bir saldırıya maruz kalıyor. Fakat parti yöneticisi arkadaşlar, mağdur aileleri, BDP il encümeni orada kaymakamı korudular. Benzinlikte etrafı sarılıyken anons aracıyla korunması için ben anons yaptım. Ambulansı getirip kendi ellerimle helikopterle hastaneye gönderdim.
Buna rağmen kaymakamı o anda yalnız bırakan, geçmişte JİTEM’le, failli meçhul cinayetlerle ilişkisi olan bazı korucular bizimle ilgili dilekçeler verdiler, “onlar kışkırttı” diye. Kamuoyu ve basının önünde gelişen bir olaydı. Tutturamadılar ama böyle bir iftira var.
Amacı ne sizce bunun?
35 kişi öldü, kaymakam da bir gün hastanede kaldı. Kaymakamın dövülme olayını daha büyük bir olay haline getirmek istediler. 35 kişinin öldürülmesi olayını kapatmak, gündemden düşürmek için psikolojik saldırıya geçtiler. Avukatlarımız basındaki bütün bu haberlerle ilgili olarak dava açtı.
Bu olaydan sonra bakanlar gelemedi taziye yerine. Tugay komutanlığının bitişiğinde bir evde, o da yakını kaybolmamış, öldürülmemiş bir aileye misafir oldular. Orada Beşir Atalay telefonu çıkarıp Başbakan’la konuşuyor, sonra telefonu alıyor köylüye veriyor. Sonra köylüyle yapılan konuşmaları orada kendi getirdikleri basından gördük, saatlerce yayımladılar.
Gelmeyin diye bir açıklamanız oldu.
Kitle psikolojisini az çok bilen birisiyim. Oradaki köyler korucu köyleri ve herkeste silah var. Bunlar devletin verdiği silahlar. Tehlikeli durumu gördüm, uyardım. Taziye yerine bakanlar inseydi çok daha büyük olaylara neden olabilirdi.
Tabii bu uyarımızı bile tehdit olarak algıladılar. Bana can borçları var, ben onların hayatını kurtardım. Oranın yerlisiyim, her şeyi biliyorum, bölgeyi az çok tanıyorum.
İkinci gün Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Normal bir şekilde geldi, taziyesini yaptı, gitti. Çünkü bir ters açıklaması olmadı. “Açıklığa kavuşsun, aydınlığa kavuşsun, biz meclise taşıyacağız” gibi şeyler söylüyordu. Onun dışında çok fazla sivil toplum kuruluşu, emek ve meslek örgütleri geldi. İHD, Mazlum Der, KESK, DİSK, TTB, TMMOB bunların ortaklaşa hazırladığı bir rapor deklare edildi.
O rapor olayla ilgili en sağlıklı kaynaktır. Çünkü tanıklıklar var orada, bizzat yerinde görmüşler, olay yerini incelemişler. Binlerce insan taziyeye geldi. Birinci gün olaylar nedeniyle Valilik, yolları tanklarla panzerlerle kesip taziyeye gelenlerin dahi engellendiği bir durum yarattılar. Milletvekillerimizin de olduğu bir konvoy 1,5 saat bekletildi. Aydın-sanatçılara kadar taziye yerine gelen birçok insan herkes bunun çok açık bir katliam olduğu, bunun hesabının mutlaka verilmesi gerektiği konusunda hemfikirler.
KATLİAMLAR AYRIŞMANIN ZEMİNİNİ YARATIYOR
Korucu köylerinin yoğun olduğu bir bölgede cenazeler sırasında devlete tepkinin bu kadar öne çıktığı bir manzaranın açığa çıkmasını neye bağlıyorsunuz? Korucu köyleri de bu vaziyete geldiyse daha bütünlüklü bir kopuş mu yaşanıyor?
O bölgede 200-300 korucu köy var ama o şeyler değişebiliyor. Korucu olmalarına rağmen yüzde 80’lerde oy aldığımız yerler bunlar. Biraz da sosyal düzeyi, gelişmişlik düzeyi olan köyler bunlar. Geneli, bütün yoksulluğa rağmen dışarıya çalışmaya gittikleri için duyarlı olan insanlar.
Zaten 1999’dan bu yana o bölgede olay olmamış. Düz bir alan karşı tarafı da akrabaları olunca böyle bir sınır ticareti geçmiş yıllara uzanan bir şekilde devam ediyor. Haftanın her günü sınırın öte tarafına gidiliyor, bunu da komutanlar biliyor.
Korucu olmalarına rağmen olayla ilgili karakolları aradıklarında, kendilerine olumsuz cevap verilmesi mağdur olan ailelerin büyük tepkisini çekti. O insanlar olay sonrası Roboski şehitlerinin yüzüne bakıyorlar artık. Kimisi için onlar “Kürdistan şehitleri.”
Aslında bu katliamlar giderek ciddi bir ayrışmanın zeminini yaratıyor. Duyguda ayrışıyorsun, dayanışmada ayrışıyorsun. Devlet bir yanda, halk bir yanda zaten. Oradaki köyl